-

160 9 0
                                    

17
Han Jisung, geçirdiği kasıtlı bir kaza sonucu komaya girmişti. Uyandığında ise o son anıları silinmişti aklından.
Arkadaşları onu ziyaret etmiş, küçük küçük konuşmalar yaparak Jisung'u güldürmeye çalışıyorlardı. Fakat aralarından birisi sadece ağzından laf almaya çalışıyordu. Hatırlayıp hatırlamadığını anlamak için.
-
Jisung, kendisiyle konuşmaya gelen dedektif ile ağır bir konuşma yaptıktan sonra şüpheli listesine göz attı. Arkadaşlarının hepsinin bulunduğu bu liste, onun düşünmesine sebep oldu. Aralarından birisi oyun oynuyordu.
-
Jisung uzun uğraşlar sonucu hala bir şey bulamazken ayağa kalktı. Aynanın karşısına geçerek karnındaki bıçak izini inceledi. Konumunu ve nasıl saplandığını hesapladı, bunu sol elini kullanan birisi yapmış olmalıydı. Ama arkadaşlarının hiçbiri sol elini kullanmıyordu. Kendisini *ldürmeye çalışan kişi, çok iyi saklanıyordu. Onun bir boşluğunu bulması lazımdı şimdi

18
Uzakları ziyaret etmek adına atılmış bir roket ve astronot ekibi, yenileri keşfetmek adına uzağa gönderilen 'nasa' işçileri de denilebilir. Jisung'un uzaya meraklılığı ve araştırmacılığı onu bu mesleğe itmiş ve nasada 'gönüllü' bile olamayacak bu denli kıymetli projeye girmişti. Ekip arkadaşları ile bir çok ilk yardım, roket arızasına karşı önlem tarzı şeyleri öğrenmişlerdi. Yolun temizliği de denetlendiğinde 4 kişilik bu ekibin yolculuğu başlamıştı artık.

Yolculuk sırasında ilerlerken, roketin gittiği rotaya ters bir şekilde hızlıca kayıp garip sesler çıkarmasıyla sendeleyen ekip ne olduğunu anlamaya çalışmışlardı. Önlerinde 'kara' delik tarzı bir şey belirdiğinde ise ek özellikleri çalıştırarak buradan kurtulmaya çalıştılar. Daha demin olmayan bu delik, bir anda ortaya çıkmıştı.

İyi çabalarla kontrolü ele alan arkadaşı Seungmin, kurtulduklarını söylemek istediğinde ise istisnasız bir şekilde rokete çarpmış, büyüj bir göçük oluşurken ise deliğe geri kaymalarını sağlamıştı. Ve sarsıntılı bir şekilde ne olduğu belirsiz deliğe giren roketten sonra ortam sakinleşti, delik yok oldu.

Jisung gözlerini açtığında bilmediği bir yerdeydi. Yanında birkaç roket parçası vardı ve arkadaşları yoktu. Öldüklerini düşünmek istemedi başta, yine de belki onun gibi bir yere düşecek kadar 'şanslı'lardı. Şimdi ise kendinin nerede olduğunu anlaması gerekiyordu. Ayağı yere basabiliyor, yer çekimi ise orantılı olduğu için yürüyebiliyordu. Hızlı adımlarla etrafta dolaşmaya başladı.

Yerdeki taşları ittirerek şarkı söyleyen birisini gördü. Üstünde kıyafet vardı ve nereden bulduğunu garipsedi. Hafiften seslendi oraya doğru. Sesinin yankılanmasıyla adam ona dönmüştü, insana benziyordu. Başta anlamadı. Sonra yanına gitti.

Jisung korkmuştu ilk, adam yaka kartını inceledikten sonra eli astronot başlığına kaymıştı. Çıkarmıştı onu ve oksijen tüpünü de çekmişti Jisung'dan. Jisung, hiçbir tepki vermedi. Çünkü nefes alabildiğini fark etti, bu gezegende oksijen vardı.

"yalnız yalnız yaşıyordum işte, niye ve nasıl geldin sen?"

"b-ben nasa... Roketimiz bilinmeyen bir deliğe çekildi."

"O delik belirsiz yerlerde çıkıyor. Buraya düştüğün için şanslısın, ben değilim ama."

"hiç kaynak var mı burda? Su falan."

"hayır yok."

"nasıl yaşıyorsunuz o zaman?"

"Bu gezegenin zaman işleyişi farklıdır. Hareket edersin ama ne acıkırsın ne de susarsın. Çünkü burada zaman işlemez. Hatta pislenmiyorsun bile. Tek devam eden şey bizim hareketlerimiz ve anılarımız, cennete düştün sayılır. Yalnız kalmaktan hoşlanıyorsan tabii."

passive police!! -minsung SmutWhere stories live. Discover now