~2.BÖLÜM~

231 165 100
                                    


Merhaba ikinci bölümle sizlerleyim. Bu bölümde bazı şeylerin daha da kafaniza oturacağını düşünüyorum. Yeni bir karakterimiz de var. Umarım beğenirsiniz. Oy vermeyi ve yorum yapmayı unutmayın. <3



Elbette insanların içinde birilerine karşı birbirlerine besledikleri duygulardan haberdarım.
İnsanlar doğar, büyür ve ölür. Asıl önemli olan büyüme aşamasında neler yaptığımızdır.
Kimi sever, sevilir bununla mutlu olur. Kimi kariyerine odaklanır sadece bununla mutlu olur. Kiminin de karşısına öyle zorluklar çıkar ki düşer ve bir daha kalkamayacağına inanır hatta hayata küser, umudunu kaybeder. Sonra biri çıkar karşısına onu elinden tutup kaldırır tüm zorluklara rağmen.
Benim karşıma hiç böyle biri çıkmadı. Bilmiyorum ya da ben istemedim, istemiyorum da. Bende eskiden diğer kız çocukları gibiydim. Oyun oynar, sosyalleşirdim.Ta ki o güne kadar...

"Gerçekten seninle aynı atölyede çalışacağımıza inandın mı?"

Tek kaşını kaldırdı. "Evet, ya ne yapacaktık?"

"Ben çizerken sen atölyede olmayacaksın, sen çizerken de ben girmem." Böylece onunla aynı havayı solumak zorunda kalmayacaktım.

Nasıl da kandırıyorsun kendini.

Yüzü düştü, önce ağzını araladı ve geri kapatıp derin bir nefes aldı.
"Tamam, sen nasıl istersen."

Memnun olmuş bir gülümsemeyle oturduğum masadan kalktım. Tek yapmak istediğim okulun bahçesinde boş bir kamelya bulup oturmaktı. Biraz nefes almak, biraz kendime gelmeye ihtiyacım vardı. Bulduğum boş kamelyaya sessizce otururken bugün hiç görmediğim Kiraz geldi aklıma. Sahi neredeydi bu kız?

Kamelyanın kantine bakan tarafında oturduğum için kantiden çıkan Baray'ı gayet net bir şekilde görebiliyordum. Dik duruşuyla ve keskin bakışlarıyla dikkat çekmeyi başarıyordu.
Beynim dur, kalbim yürü diyordu ama ben galiba yine beynimi seçerek oturuyordum.

"Ayperi ben geldim." Kafamı geriye çevirdiğimde Kiraz'ın yüzüyle karşılaştım.

"Neredeydin sen?"

Sıkıntılı bir nefes verdi. "Babam."

"Ne oldu babana?"

Cevap vermedi. Yanıma oturdu. Başını omuzuna yasladı.

"Babam kan kanseriymiş." Omuzlarım ıslanıyordu ve sesi buğulanmıştı. Sanırım ağlıyordu. Babalar için ağlanır mıydı ki? Hiç sanmıyorum. En azından benim için böyleydi.

"Bir an önce iyileşir umarım. Kiraz ben bu konuda seni nasıl teselli edeceğimi bilmiyorum özür dilerim."

Sözlerimin bitmesini bile bekleyemeden sıcacık kollarıni belime sardı. Uysal bir kedi gibi kafasını göğsüme gömdü. Aynı sıcaklıkta karşılık vererek üzüntüsünü biraz olsun dindirmeye çalıştım.

"Seni çok seviyorum." Gözlerim dolmuştu.

Kafasını omuzumdan kaldırdı. Gözlerimin içine bakarak; "Bende seni çok seviyorum." Sözleri daha çok duygulanmama sebep olmuştu.

...

"Ahhh, dikkat etsene biraz! Neden önüne bakmadan yürüyorsun? Okul koridorlarında koşman doğru değil." Kolumun acısıyla bağırmam karşımdakini korkutmuştu.

Biraz abarttın sanki Peri

"Şey özür dilerim, çarpmak istemezdim. Çok acıdı mı? Yanlışlıkla oldu gerçekten." Mahcup tavrı karşısında sakince konuştum.

BERGEWhere stories live. Discover now