~4.BÖLÜM~

193 122 100
                                    


Ayyy yeni bölüm geldiiiii! Çok güzel bir bölüm oldu bence. Oy vermeyi unutmayın. Keyifli okumalar herkese.💐💗 Bu arada baktım olmuyor bu bölümü biraz daha uzattım ksjlksjkdksj




Dikkatli bir şekilde koltuktan kalktım. Mutfağın kapısının önünde fakat kapıyı açmayı parmaklarım istemedi. Orada çakılı kalmama sebep olan bir ses geliyordu içeriden. Kapıya yapışacak kadar yakınlaşmıştım.

Annem telefonu hoparlöre almış, muhtemelen masanın üzerine bırakmıştı. İçeriden gelen sese odaklandım. " Hayatım tamam, anlıyorum seni ama elimden gelen birşey yok sende biliyorsun."

Bir kişi anneme 'hayatım' diye hitap ediyordu ve bu kişi resim hocam Kemal hocaydı. Olduğum yerde donakaldığımda annem cevap veriyordu. "Evet aramızdaki ilişkiyi bilmemesi daha doğru şimdilik."

Mısırların patlama sesleri konuşmalarına karışırken artık hiçbir sesi duyamıyordum. Annem beni farketmeden hızlı adımlarla salona ilerledim ve az önce annemle birlikte oturduğumuz koltuğa tekrar oturdum fakat artık kafamda hangi filmi seçeceğim yoktu.

...

O gün boyunca filmi izlerken de, mısır yerken de, suyumu içmek için gittiğim mutfakta, her zaman her yerde hiç birşey yokmuş gibi davrandım.

Küçükken de böyle yapmıştım. Babam yokmuş gibi, yaptıklarını yaşamamış gibi davranırdım. Bu da beni haliyle diğer insanlardan farklı birine dönüştürmüştü.

Bir kere bile saçımı okşamamıştı. Okulda herkesin çok beğendiği kumral saçlarımı, o köklerinden koparmak ister gibi çekerdi.

"Kızım keşke bugün de dinlenseydin."

Kafamı çatalla oynadığım tabaktan kaldırdım. "Yarışmaya az kaldı resmi tamamlamam gerek." Çatalımı masaya bıraktım. Sandalyenin kenarındaki çantamı alıp hiçbir şey demeden dışarı çıktım. Eğer diyecek olsam çok şey dökülürdü ağzımdan fakat sustum. Bir kişiyi daha sozlerimle okula gitmeyi ne kadar istemesem de tek hedefimi tamamlamam gerekiyor. Okula gidip o adamı da görecek olma düşüncesi sinirlerimi bozmaya yetiyordu.

Binadan içeri girdiğimde hiç karşılaşmak istemeyeceğim bir manzara duruyordu karşımda. Kiraz ve yanında kaslı, yeşil gözlü, uzun boylu keskin bakışlı çocuk. Baray. Acaba ben çok tepki gösterince hemen Kiraz'dan mı etkilenmeye başlamıştı. Eğer düşündüklerim doğruysa iyi yapmıştım.

Onların beni fark etmeyeceği yöne doğru ilerlerken onlar koridorun sonuna doğru yürüyorlardı. Kafamdaki düşünceler başımı ağrıtmaya başlamıştı.

Siz sevgili miydiniz yoksa ben mi kaçırdım? Neden kafana taktın ki bu kadar?

Resim atölyesine girdim. Resmin tozlanmaması için hep üzerinde olan örtüyü kaldırdım. Kafamı dağıtmak gerekiyordu. Kullanacağım boyaların tek tek kapaklarını açtım. Masanın üzerindeki bardağı elime aldım fakat bu sefer su kirliydi. Benim için kimse su doldurmamıştı. Bardağı elimde sıkıca kavrayıp lavaboya gittim. Suyu doldurdum. Lavabodan tam çıkacakken içeriden kendi adımı duydum. Şuan ondan daha büyük dertlerim olduğu için umursamak istemesem de sırtım dönük halde beklerken omuzuma dokundu. Arkamı döndüm. "Söyle Mine birşey mi oldu?"

Elimdeki suyu lavabonun üzerine indirdim. Belli ki bir derdi vardı ve bunu çözmeden rahat etmeyecekti. Dert çözmekte üzerime tanımam. "Şimdi söyleyeceklerim sana biraz ağır gelebilir ama emin misin duymak istediğine?" Kim bilir yine ne zırvalayacaktı.

Göz devirdim."Eminim hadi uğraştırma beni senden daha önemli işlerim var."

"Emin ol söyleyeceklerimden sonra benden daha önemli bir işin olmayacak."

BERGEWhere stories live. Discover now