8. BÖLÜM

391 19 1
                                    


"Yavaş ye oğlum boğulacaksın!"

"Sen karışma baykuş bir şey olmaz bana."

"Hıı görürüz boğazında kalıp beyaz ışığı görünce de söylersin bunu."

"Off abla ya bir lahmacun keyfimiz var onu da boğazımıza dizme be!"

"Ben mi diziyorum boğazına oğlum, böyle yemeye devam edersen sen dizeceksin birazdan kendi boğazına."

"Uff tamam bee senle de uğraşılmıyor."

"Uğraşma zaten cinlerim tepemde!"

"Ne oldu Yüzbaşı'yla mı kavga ettiniz yoksa?"

Muzip sesiyle gülerek söylediği şeyle yediğim yemek neredeyse boğazımda kalıyordu. Öksürmemle Göktürk daha çok gülerek masanın üstünden uzanıp belime vurdu iki kez.

"Yavaş yavaş bir de bana diyordun boğulacaksın diye kendine bak sen önce, Yüzbaşı'nın lafını duyar duymaz gitti senin antenler..."

Ağzımdaki lokmayı zar zor çiğneyip bitirirken sinirle başımı kaldırıp ona baktım.

"Zevzek zevzek konuşma karşımda, şimdi vuracağım bir tane o olacak!"

"Sakin ol şampiyon! Ne dedik ya? Harbi bu arada dalgasını geçtim falan ama senin bu Yüzbaşıyla gerçekten ne var aranızda?"

"Ya ne olacak aramızda Göktürk? saçma sapan konuşup benim asabımı bozma bak şurada iki yemek yiyelim dedik!"

"İnkar ederken bile gerçekçi değilsin ablacığım. Kesin aranızda bir şey var sizin, senin bu kadar telaş yapman normal değil."

"Göktürk! Sinirlenmeye başlıyorum bak, aramızda ne olabilir Allah aşkına? O benim komutanım ben de onun alt mertebesinde çalışan bir askeriyim işte başka bir durum yok aramızda ayrıca bir daha böyle imalarda bulunup canımı sıkarsan annemi arar senin Sevim teyzenin kızı Ayselle görüşmek istediğini söyler salarım üstüne, ona göre ayağını denk al!"

Gözleri pörtlerken korkuyla iki elini de havaya kaldırdı. Bu haline gülmemek zordu.

"Yok komutanım ne iması ne Yüzbaşısı? kimden bahsettiğini bile bilmiyorum o kadar yani..."

U dönüşü neydi? Nasıl yapılırdı?

Arkama yaslanıp içinde ayran olan bardağı elime alıp keyifle sırıttım.

"Ha şöyle, adam ol aslanım!"

______________________________________

Göktürkle birlikte buluştuktan sonra yemek yiyip sonra birer kahve içmek için kafeye gitmiş, kahvelerimizi içtikten sonra da ben onu otele bırakmış arabayı askeriyeye sürüyordum.

Saat akşam on buçuğu geçiyordu. Yollar sakindi. Sakarya'nın yolları bu saatte boş olurdu genelde zaten.

Evet Sakarya'daki tugayda yapıyordum görevimi. Buraya ilk izinli görev için gelmiştim ancak alışınca sözleşmeli olarak iki yıl daha burdaki sahada görev yapmaya karar vermiştim.

KALBİMİN ORTASINDAWhere stories live. Discover now