3. "MELEKLER VE ŞEYTANLAR."

801 133 127
                                    

Merhaba!
Lütfen benim için oy verip yorum yapmayı unutma, olur mu? 🥺

Merhaba! Lütfen benim için oy verip yorum yapmayı unutma, olur mu? 🥺

Oops! This image does not follow our content guidelines. To continue publishing, please remove it or upload a different image.

İnsan masum doğardı. Öylesine masum, küçük bir şey olarak doğardı ki, bir bebeğin büyüdüğünde canavara dönüşebileceği, kimsenin aklına dahi gelmezdi.

Canavarlar da bebekti bir zamanlar.

Tıpkı şeytanın da bir zamanlar melek olması gibi.

Şeytan da bir melekti, canavarlar da masumdu bir zamanlar.

Ama bazı kötülük, kalpten gelirdi; kalbin, ailenin aynasıydı aslında. Ailen şekillendirirdi senin kalbini, kalıplarını, hatta günahlarını bile. Ailen seni ya kendine benzetirdi ya da sen, ailen gibi olmamak için büyük bir çaba harcardın. Ama aile, her şeyin başlangıcıydı aslında.

On altı yaşıma kadar, bazı şeyleri göz ardı edebildiğimde, çok güzel bir ailem vardı. Beni çok seven bir babam, en az babam kadar üzerime düşen bir annem vardı. Ve küçük, çok küçük bir kardeşim vardı. Onun için her şeyi yapabileceğimi biliyordum. Her şeyi yapardım. Her şeyi.

Hayat, on altı yaşımdan sonra beni çeşitli yerlere sürüklemişti. Ben kendimi sürüklemiştim. Hayatıma Miroslav girene kadar, tehlikede değildim en azından. Ya da iyi gizleniyordum. Ama Miroslav'dan sonra, birçok şey değişmişti. Ben değişmiştim.

Peşlerinden lanet okuduğum o insanlara dönüşmüştüm, insanları zehirleyen o lanet varlıklardan biriydim ben de artık. Ne kadar gözlerimi kapatmak istesem de, bir noktadan sonra insan gözlerini kapatsa da gerçeklerden kaçamıyordu.

"Günaydın," diyerek Rusça konuşan adamların olduğu masaya oturdum. Üzerimde Olga'nın bana verdiği geceliklerden biri vardı. Başka giyecek kıyafetim olmadığı için bununla masaya oturmak zorundaydım. Kimse bana cevap vermedi ama konuşmayı kestiler.

Büyük kahvaltı masasında her şey vardı. Piroşki de vardı. İstemsizce gülümsedim, tabağıma piroşki aldım. Kenarda duran gül reçelini aldım ve önüme koydum. İncir reçelini de aldım, karpuz reçelini de, vişne reçelini de, tüm reçelleri önüme dizdim. Ama gül reçeli elimdeydi, önce onu yiyecektim.

Ben piroşkinin üzerine reçel sürüp yerken, masadaki adamlar beni izliyordu. Hemen solumda oturan adamın adı, öğrendiğim kadarıyla Borya'ydı. Hayır, Uzun'du o. Keloğlan'daki Uzun ve Huysuz'a benzetmiştim onu ve karşısında oturan huysuz adamı. Sürekli suratı asıktı. Hemen karşımda Sivri vardı, çenesi sivri olduğu için ve Keloğlan'daki Sivri'ye benzediği için adı Sivri'ydi. Onun yanında da tabi ki Kara oturuyordu.

Küçükken annemle izlediğim Keloğlan'da, Kara'ya aşık olduğumu söylemeden edemeyecektim. Salaktı ama seviyordum işte. Tabii, karşımdaki Kara, çizgi filmdeki gibi sevecen değildi. Esmer olduğu için adını Kara koymuştum.

ALYONKA Where stories live. Discover now