⛈️KESİT🍵

2.7K 335 65
                                    

*doktor göz iyiye gidiyor diyince bende minik bir kesit kaçamağı yapayım dedim :)



Bu dünyanın dengesi yok
Henüz bir doğrusu eğrisi yok
Tutun sen bana
Vallahi yerimden oynamam

° ° °

-Sonra sabah bağlantıda olduğumuz emniyet mensuplarına ihbar geldi. Evdeki güvenlik kameralarında gördüğümüz giyim kuşağımına uyuyordu cesedin eşgali.'

Susmuştu Eşref Haşim. Boğazına koca bir yumru takılıp kalırken daha fazla devam edememişti anlatmaya. O geceyi evde geçirmediği için kendine lanet okuyarak susmuştu. Nitekim ondandı günlerdir ne yerde nede gökte oluşu. Bir parça insan arasına karışmak soluk aldırmış olsa da o dört duvara geri döndüğünde Didem'in yokluğu bir karabasan gibi çöküveriyordu gırtlağına.

Nergis genç adamın vaziyetini anlayarak kapatmıştı ajandasını. Pilot kalemini masaya usulca bırakıp kenarda duran sürahiden bir bardak su doldurmuş ve Eşref'in önüne sessizce bırakmıştı. İlk andan beri asla yıldızları barışmamış olsa da onunda aynı yarayı taşıdığından empati kurmakta zorlanmıyordu. Tamam, Giray ona hiçbir zaman mükemmel bir ağabey olmamıştı. Ama bir cani tarafından katledilmiş olmasını da istemezdi. Su yeşilleri akşam loşluğunda ofis odasını turlarken içine derin ve kederli bir soluk çekmişti.

-Geçecek demeyi isterdim. Lakin diyemiyorum. Geçemiyor çünkü. Her şeyi unutturan, her yarayı iyileştiren günlük hayat telaşı bile bu sızıyı dindiremiyor.' Ağır ağır çevrilmişti irisleri karşısında oturan heybetli adama. Kanlanmış koyu maviliklere belki de ilk kez böyle dostça değmiş, dudakları buruk bir halde kıvrılmıştı. Teselli verir gibi sallamıştı başını.

-Ama söz veriyorum küllenecek içinizi yakan kor parçaları. Didem'i hayattan koparanı bulup gün ışığına hasret bıraktığımızda eskisi kadar yakmayacak. Başa çıkabileceksiniz.'

Genç kadının içtenlikle söylediği sözleri sonuna dek dinlemiş, ardından önüne konan bardaktan birkaç yudumu boğazından aşağı göndermişti Eşref Haşim. Günler sonra ilk kez yemek yediği dünden sonra yine tüm günü aç geçirdiği için suyun hissiyle burulmuştu midesi. Nasıl olacağını bilmiyordu. Didem'i kıyanı nasıl bulacaklarını asla bilmiyordu. Evet bir aşireti yönetiyordu. Fakat senelerdir düşmanım diyebileceği tek bir kişi bile olmamıştı. Bir ailesi, hayatından sorumlu insanlar vardı. Kimseyi kendi çıkarları için tehlikeye atmazdı. Kaldı ki aynı özeni iş hayatına da gösterirdi. Kim , neden yapmıştı bunu kız kardeşine?

Dalgın ve dünyadan soyutlanmış gözleri ona karşıda samimiyetle tebessüm eden kızı gördüğünde hafifçe kısılmıştı. Yalan yok, davayı alması için ikna edene dek sıtkı sıyrılmıştı. Ama ona güveniyordu. Boyu ancak omuzuna gelen, onu her gördüğünde tersleyen ve minik de olsa laf sokan bu avukata güveniyordu. Hem kim bilir o neler yaşamıştı da genç yaşta bu olgunluğa erişebilmişti? Biber sürülmüş gibi yanan gözlerini havaya kaldırdığı kaşları ile teskin etmeye çabalamıştı.

-Siz acılarla baş edebilmeyi küçük yaşta öğrenmişsiniz anlaşılan....'demişti parmağının ucuyla gözü ve burun kemiği arasını hafifçe kaşırken. Nergis duyduğu ile sırtını ofis koltuğuna yaslamış, burnundan kısa bir nefes üfler gibi sessiz bir gülüş bırakmıştı. Reşit olduğu doğum gününün hemen sonrasında yaşadıklarını anımsamak bile omuzlarına görünmez yükler bırakmaktaydı. Ağabeyi Giray'ın kız kaçırması, ardından ablası ile ikisi için yapılan berdel pazarlıkları, bir inat uğruna kuma olmasına ramak kalışı, hemen sonrasında ise Giray'ın öldürülmesi... Arkasından gelen tufanı düşünmeyi kaldıramayacaktı yol yorgunu zihni. Su yeşilleri istemsizce mahsunlaşıvermişti.

-Öğrenmek değil de, acılara kafa tutma zorunluluğunda kalmak diyelim biz ona. Bilirsiniz, bazen hayat iki yol sunar. Ve insan üşüten bir özgürlüğü , sıcacık bir esarete tercih eder. Ayazın iliklerini titreteceğini bilse de sıcağın hayalini hiç kurmadığı için hayatta kalır. Ayakta kalır...'

Boşluğa dalan mahsun yeşilleri vaziyetini farkına vardığı anda hemen toparlanıvermişti. Boğazından küçük bir öksürük geçirmiş, omuzlarını dikleştirerek gür siyah saçlarını giydiği mavi örme kazağın sırtına doğru ittirmişti. Bu kadar duygusallık yeterliydi. Yetmeliydi. Bu iş adamı görünümlü aşiret ağasıyla oturup hayattan aynı yerlerine aldıkları yarayı konuşmayacaklardı herhalde. Yalnızca işini yapacak ve asla , ama asla duygusallığa geçiş yapmayacaktı. Didem'e ne kadar üzülmüş olsa da hala içinde bir yerlerde genç kızın o kör olasıca töreye kurban edildiğine dair şüpheler taşımaktaydı. Derken bir anda gür bir şimşek sesi içeriyi doldurmuş, evvelinde parlak ışığı İstanbul semalarını aydınlatmıştı. Sesli bir solukla avuç içlerini masaya haşlayarak kalkmıştı ayağa. Dudaklarını hafifçe büzerek düşünür gibi bakmıştı karşısındaki adama.

-Hava bozdu. Bende acıktım. Tarhana çorbam var. İçersiniz mi?'demişti tek kaşını kendine has bir edayla havaya kaldırarak. Duyduğu teklif ile koyu mavilerini ruhsuzca genç kadının çehresinde dolaştırmıştı Eşref Haşim. Son geldiğinde kovulduğu ofiste tarhana çorbası içmek vardı demek kısmetinde. Sahi, en son ne zaman içmişti ki şöyle mis gibi tereyağlı, acı biberli, ev salçalı bir tarhana? Boş midesi sızım sızım sızlarken kasılmıştı çene kemikleri. Ve önce ağır ağır kapanıp açılan gözkapakları vermişti cevabını.

-Olur.'


° ° °

Alıversen kalbimi birden bu gecede
Kalsan bi'süre yanımda
Bu ölümcül yaraları sen sarsan da uyuşsam kokladığımda
Seni bana yar ederler mi?
Yeri bana dar ederler mi?...


Alıversen kalbimi birden bu gecedeKalsan bi'süre yanımdaBu ölümcül yaraları sen sarsan da uyuşsam kokladığımdaSeni bana yar ederler mi?Yeri bana dar ederler mi?

Oops! This image does not follow our content guidelines. To continue publishing, please remove it or upload a different image.


NERGʼİS KOKUSU 🏵️ (Töre&Adalet Serisi)Where stories live. Discover now