altıncı bölüm.

375 50 23
                                    

Taehyung ise cevap dahi vermeden, hızla koşup saniyeler sonra ortadan kaybolmuşu. Abinin görevi ise kardeşini bir an önce ikna etmek idi. Tekrardan köşkün içerisine döndüğünde neredeyse tüm cadılar orada toplanmıştı, merakla yanlarına ilerledi. En bilgeleri olan somi, kendisinin tam önünde durup konuya girdiğinde, olaylar büyümeye başlamıştı. "Sana üç saat vakit, kardeşini ikna etmezsen omega ve bebek ölür."

Vampir adam ne yapacağını bilemez bir halde karşısındaki cadıya bakarken kendisine, masum ve bir o kadar da çaresiz bakışlar atan omeganın da farkındaydı. Yıllar önce dağılmış olan ailesini düşündü. Karnında kardeşinin bebeğini taşıyan omega sayesinde ailelerini tekrardan bir araya getirebilirlerdi.

Bu düşüncelerle birlikte yere çivilenmişcesine çakılan ayaklarını hareket ettirerek hızla oradan ayrıldı. Saniyeler hatta saliseler içerisinde kendisini kardeşinin yanında buluverdi. Neye uğradığını şaşıran melez adam, karşısında birden abisini görmesiyle oradan uzaklaşmaya çalıştığında elbette abisi de peşinden geliyordu.
Vampir, kararında kesin ve netti. Kardeşini ikna edecek, hamile omega'yı kurtaracak ve ailelerini tekrardan bir araya getirecekti. Kendisi bu kadar kararlıyken kardeşinin hiçbir şeyi umursamaması onu epey sinirlendiriyordu.

Taehyung, adımlarını hızlandırıp saniyeler içerisinde oradan uzaklaşırken vampir kardeşi inatla peşinden geliyor, onun sınırlarını zorluyordu. Bir süre sonra pes ederek olduğu yerde durup, arkasını döndü ve dudaklarını araladı. “Peşimi bırak, yoksa iyi şeyler olmayacak.”

Kardeşinden duyduğu sözler üzerine tam karşısında dikilip ellerini onun omuzlarına yerleştirdi. “Beni iyi dinle melez. Kulağa deli saçması gibi gelse de o bebek bizim tek umudumuz. Ailemizi düşün ve kararından dönerek benimle gel.” Bakışlarını yere sabitlemiş olan esmer, gözleriyle yavaşça yukarıya tırmandı. En sonunda ona güven dolu gözlerle bakan ağabeyine ürkerek baktı. Melezin birkaç saniye içerisinde aldığı karardan, bir daha geri dönüşü olmayacaktı.

Ağabeyini arkasında bırakma amacıyla ilerleyen melez, arkasından duyduğu kahkahaya karşılık sırıtıyordu. Saniyeler içerisinde tekrar aynı yere geldiklerinde artık bir şeyler değişecek gibi görünüyordu. Kapıdan içeri girer girmez karşısında melezi gören somi, şaşırmış bakışlarını kaçırmadan edemedi.

Melezin arkasında duran ağabeyi, gözdağı verir gibi, cadıya gözlerini dikmişti. Bir an önce Omega'yı cadıların elinden kurtarıp, tüm odaklarını bebeğe vermek istiyordu. Aynı zamanda Omega epey çekingen ve utangaç bir tipti. Bu yüzden onunla anlaşması da kolay olacak gibiydi. Kardeşini ailelerini tekrardan bir araya getirme amacıyla ikna etmişken, Omega ile bir sorun yaşamak istemiyordu. En sonunda melez hareket edip içeri girdiğinde ağabeyi de onun arkasından içeri girdi.

Sessizliği bölen somi, ikiliye karşı ima ederek konuştuğunda dikkatler kendisine çekilivermişti. “Bakıyorum da, ikna etmesi kolay olmuş.” duraksadı, Omegaya dönerek, “Eh, tabii malzeme güzel olunca.”

“Söylediğin gibi, buradayım ve omegamı alıp gideceğim. Lafı uzatmadan bitirelim şu işi.” bir çırpıda konuşup ortaya laf attıktan sonra olduğu yerde hareketlendi. Somi, söylediği şeyin yapılmasının verildiği gururla omega'yı yan odadan çağırarak köken vampirlerin eline teslim etti.

Omega ise, cadıların elinden kurtulacağı için heyecanlı olsa da başına geleceklerden habersizdi.

“İşte burası, kim ailesine ait olan köşk.”
yavaş adımlar ve kaçamak bakışlarla etrafı inceleyen omega, hayranlık dolu bakışlarını gizleyemiyordu. Bu köşk bayağı büyüktü ve sayamadığı kadar çok oda bulunuyordu. Eğer burada kaybolsa yolunu bulması epey zor olurdu. Bir yandan ise burada olduğu için kurdu güvenli hissediyordu, kendisi ne kadar gerilse ve bebeği için endişelense de huzuru yerindeydi.

boundary. |taekookTempat cerita menjadi hidup. Temukan sekarang