Misina

17 4 6
                                    

"Düştüğümüz bu oyunun içinden seninle birlikte çıkacağız ve bu oyun bitene kadar seni koruyacağım."

Yüzünde bir gülümseme oluşmuş ardından herkes yürümeye başladığında biz de yürümeye başladık.
Elim hala elleri in arasında duraraken ne elimi ben çektim ne de elimi o bıraktı.
Sanki saçma bir oyunun içinde değilmişiz de, arkadaş grubumuz, sevgililerimiz ile bir doğa yürüyüşündeymişiz gibi hissettiren birkaç dakikanın ardından Naya sevinçle bağırdı.

"Işte şu ağaç!"

işaret parmağı ile bir ağacı göstererek o yöne doğru koşmaya başladı.
Bazı ağaçların arasında parlayan çizgiler döndüğümde durdum, neydi bunlar örümcek ağı falan mı?
Benim durmamla woo da durmuş neden durduğumu anlamak istercesine yüzüme baktı.
Aklıma gelen şeyin doğru olmamasını ümit etsem de Naya ya bağırdım.

"Naya dur!"

çok geçti duramadı.

Hepimiz şahit olduğunuz olay karşısında dona kaldık.

"Naya!"

"Hayırr!"

Naya nın bedenine doğru koşup hemen yanında diz çöktüm, ağaçların arasına çekilmiş misinalara koşarak çarpmıştı, balık tutraken bile yanlış bir hareketle elini kesen misina ya balıklama dalmıştı resmen. Boynu kesilmişti ve bacağı nda derin bir kesik oluştu. Kesiklerde akan kan saniyeler içinde beyaz tenini kırmızıya boyandı. Biz daha müdahale edemeden bir konfeti patlama sesi geldi. Hemen ardından bulunduğumuz yerin üzerinde kırmızı bir toz bulutu belirdi. Hemen ardından da hepimizin nefret ettiği o ses duyuldu.

"Kırmızı takım oyuna dokuz kişi devam ediyor."

Kırmızı dumanlatinnarasindam düşen bir kağıt parçasını Zack havada yakalayarak okumaya başladı.

"Takım arkadaşınıza karşı son görevinizi yerine getirerek onu Mabet in altına taşıyın."

Kimseden çıt dahi çıkmadı, bir az önce sevinçle çıkan sesi bir daha hiç duyamayacaktık. Birkaç küçük hıçkırık duyduğumda kimin bilmiyorum ama birikimlerinin ağladığını anladım. Chan yanıma gelmiş omzuma dokunarak konuşmaya başladı.

"Hadi, taşıyalım."

Kanlar içindeki bedenin omuzlarından tuttum, Chan da ayak bileklerinden tuttuğunda yerden kaldırarak misinaların bağlandığı ağaçların etrafından dolandık. Az önce Naya nın gösterdiği ağacın altına şimdi onun cansız bedenini koyduk. Mila, Baek ve jongin ağlamaya başlamış Woo nun gözleri dolsa da ağlamamıştı, Sehun ise ifadesiz bir yüz ile olanları izliyordu.

Hepimizin gözleri Naya nın üzerinde dolanırken Woo daha fazla bakamayacağı ifade eder bir şekilde başını iki yana sallayarak ormanın içine doğru yürümeye başladı.
Gözlerim onu takip ederken her hangi bir kaybolma veya başına bir şey gelir diye hızlı adımlar ile peşinden gittim.
Belki biraz yanlız kalmaya ihtiyacı vardır diye düşünerek yanına gitmeyerek aramızda birkan metre mesafe bıraktım.
Bir süre sadece yürüdü, yürüdü, yürüdü...
Bir elini ağaca yaslayarak hafifçe one doğru eğildi, nefes alamıyormuş gibi sesler çıkartmaya başladığında one doğru yürüdüm. Elimi omzuna koydugumda, refleks olarak bana doup kollarını boynuma doladı.

"Bitsin artık, bu oyun."

Az önce nefes almamasının aksine derin derin nefesler almaya başladı.

"Ben artık bu saçma oyunun içinde durmak istemiyorum, her an kime ne olacak korkusu ile burda durmak istemiyorum, acaba ona bir seybolur mu acaba bana bir şey olur mu diye düşünmek istemiyorum."

Ölümcül oyun "Kaçış"Where stories live. Discover now