Tel örgü

25 4 3
                                    


Güneş tam tepedeydi, biz ise güneşin altında hala ne kadar yürüyeceğimizi bilmeden öylece doğu ya doğru yürüyorduk.
Sanki bitmeyen bir yürüyüşe başlamışız ömrümüzün sonuna kadar da böyle yürümeye devam edecek mişiz gibi.
Herkes konuşuyor birbirlerine bir şeyler anlatıyordu.

Baek bir ara eski sevgililerinden yakınmış Chan ise ona bir sans verirse Baek i dünyadaki en mutlu insan yapabileceğini söylemişti.
Baek naz yapa yapa chan 'ın teklifini kabul etmiş hepimiz onlar için mutlu olmus onları alkışlamıştik.

Bu sırada onlar tekrar öpüşmeye başladığında Jongin dirseğini sehun un karnıma geçirdi.
Sehun ne olduğunu anlayamadan acı ile karnını tutmuş jongin e bunu neden yaptığını sormuştu.
Jongin işe bir şey demeden ona trip atmış, arkasını dönerek yürümeye başlamıştı.
Sehun hızal peşinden gidip ona arkasından sarıldı bir süre sonra kendine  çevirerek bir şeyler söylemiş ve onlar da öpüşmeye başlamıştı.

Anlaşılan ormanda yürümek öpüşme isteği uyandırıyordu.

Bakışlarımı onlardan çekip woo ya çevirdiğimde o yeri izliyor ayağı ile toprağın üzerine daireler çiziyordu.
Üzerindeki bakışlarımı hissetmiş olsa gerek başını kaldırarak bana baktı.
Gözlerinde oluşan burukluğa  anlam veremesem de bir süre sadece onu izlemiş aklından geçenleri anlamaya çalışmıştım.
Tabii ki başaramadım...
Saatler geçiyordu ve biz hala yürümeye devam ediyorduk, bir ara Woo yerdeki bir taşa takılmış tam düşecekti ki, anı bir refleks ile kolumu  beline sarmış, onu son anda tutmuştum.
Kısa bir süre soluklanıp tekrar yürümeye başladığında elini tuttum, Gözleri elimizde ilek gülümsemiş yüzündeki gülümseme solmadan yürümeye devam etmişti. 

"KURTULDUK, GERCEKTEN KURTULDUK!!
İŞTE ORDA TELLER"

Niki bağıra bağıra ilerideki tel örgülere doğru  koşmaya başlamıştı.
Içinde bulunduğumuz orman tel örgü içine alınmıştı sanırım şimdi ise biz o tel örgütü görüyorduk.

Niki nin peşinden hepimiz koşmaya başlamış, adeta özgürlüğümüze kavuşmak için saniyeleri saymaya başlamıştık.
O tel örgüleri geçtiğimizde her şey bitecekti.
Buradan kurtulacaktık.

Woo ile el ele koşmaya devam etmiştik. Niki bir az önce yürüyemeyecek haldeyken hepimizi sollamış fark atarak tel örgülere doğru koşuyordu.

Herkes ağzı kulaklarında koşuyordu, tel örgüleri ne kadar gördük desem de gala uzaktaydılar.
Woo nun nefesi kesil mış olacak ki kolumu çekiştirerek beni durdurdu.

"San..."

Elini bırakıp onu kendime çekerek sıkıca sarıldım, neden bunu yaptım bilmiyorum.
Sadece o an ona sarılmak istemiştim sanırım.
Nefes alıp verişleri yavaş yavaş düzelmeye başladığında saçlarını karıştırarak geri çekildim.

"iyi misin?"

"iyiyim"

"O zaman devam edelim."

Elini tutmuş tekrar yürümeye başladığımız da biraz ilerde chan ve baek dinleniyor onlardan da biraz ileride sehun ve jongin dinleniyordu.
Niki... O hâlâ koşuyordu ve neredeyse tel örgülere ulaşmak üzereydi.
Yürüyerek chan ve baek in yanına geldiğimizde onlar da bize katılmış yürümeye devam ettik Sehun ve Jongin de bizi bekliyor gibiydiler onlar da yanlarına geldiğimizde ayağa kalkıp yürümeye başladılar.

"Sanırım bu oyunun sonuna geldik artık."

"Evet, sonunda kurtuluyoruz."

"Bir an önce surdan çıkmak istiyorum artık."

"bir daha orman görmek istediğimi düşünmüyorum"

Herkes bir şey söylüyor konuşa konuşa gidiyorduk.

Gözlerim Niki yi aradığında tel örgülere iyice yaklaşmıştı, aramızda 5 dakikalık yürüme mesafesi var di sadece. Niki tel örgülere ulaştığında zıplayarak tellere tutunmuş bunu yapmasıyla birlikte vücudu titremeye başlamıştı. Basta hepimiz bize şaka yaptığını düşünmüştük ama vücudu elektrik akımına kapılmış gibiydi ve bu bizim aklımıza geldiğinde hızla ona doğru koşmaya başladık. 

koşarken yerde gözüme çarpan kalın ağaç dalını ağlaıp koşmaya devam ettim. Tel örgülere ulaştığımızda elimdeki kalın ağaç dalı ile Niki nin ellerine vurmuş telleri bırakmasını sağlamıştım. yere düşen bedene Chan yaklaşmış yaşayıp yaşamadığını kontrol ederek bir şeyler yapmaya çalışsa da pek etkili olamadı.

"Kandırıldık."

Baek olduğu yere yatmış, kırgın bir sesle konuştu.

"Biteceğini sanmistim ama bitmedi. kandırdı bizi, yine kandirdi bizi. Buradan hiç kurtulamayacağız."

Chan Baek in yanına gitmiş saçlarını okşamıştı ve tek verebileceği teselli dudaklarının arasından döküldü.

"kurtulacagiz merak etme, kurtulacağız."

Herkes oturmuş az önceki mutlulugumuzdan eser kalmamışken sadece düşünüyorduk şimdi ne yapacağız. ayağa kalkıp tellerin hizasında yürümeye başladım. illaki bir çıkış olmalıydı.
ileride bir yol göründüğünde oraya doğru ilerleyecektim ki uzaktan gelen bir polis sireni ile olduğum yerde kalakaldım.

"Buraya gelin! Cabuk!"

Herkes ayağa kalkmış yanına doğru gelirken ben de ileride yolu gördüğüm yere gelmiş bir araba geçer mi diye bakarken siren seslerinin giderek yaklaşması bizim için gelmiş olabileceklerini  düşünmemi sağladı.

Ve ardından yolda birkaç polis arabası ve iki itfaiye arabası belirdi, ve benim arabam. Ne benim arabamin ne işi var di orda.

Polisler hızla aşağı inmiş tel örgülere yaklaşmıştı, bize her şeyden haberleri olduklarını bizi birazdan burdan çıkaracaklarını söylediklerinde işte bu sefer oyun bitti diyebilmiştik

Tellerdeki elektirik akımı kesilmiş ardindan tellerin bir kısmı kesilerek içinden çıkmıştık.
ormandan çıkar çıkmaz boynumda hissettiğim kolların sahibine sarılmış kokusunu içime çekmiştim.

"Kurtulduk."

"Kurtulduk."

Ardından hep beraber sanki anlaşmışız gibi bağırdık.

"kurtulduk!"

Birkaç  polis bu halimize gülse de hiç gülünecek bir şey yoktu. biz bir ölümcül oyundan kurtulmuştuk...

Omzunda hissettiğim el ile arkama döndüm, bunu beklemiyordum.

"Koş?"

"San, nerdesin oldum ben en son sana git evde dinlen dedim senin ne işin var burda. Ne zaman dır seni aradım ulaşamayınca bizim çocuklardan yardim istedim. Neyin içine düştün oğlum sen."

konuşurken bana sarılmış ben de ona sarsılmıştım. Demek koç sayesinde kurtulmuştuk vay be

"Ölümcül bir kaçış oyunun koç öyle çok önemli bir şey değil."

Ölümcül oyun "Kaçış"Donde viven las historias. Descúbrelo ahora