25.

440 38 9
                                    

Hepinize merhaba, hoş geldiniz. Bol bol yorum yapıp oy verirseniz çok sevinirim. Yazım yanlışlarım varsa kusura bakmayın. Keyifli okumalar...☘️

***

Tam on iki saat kırk sekiz dakikadır bu arabada yoldaydık. Muhtemelen sınırı geçmeye çalışıyorlardı.

Bu sürede gözümü kırpmadan karşımdaki itlere bakıyordum. Silahımı almaya bir daha cesaret edememişlerdi, korkularından bir an bile ellerini tetikten çekmediler.

Arslan'lar hâlâ bizi dinleyebiliyor mu ya da şarjım bitti mi bilmiyordum, eğer dinliyorlarsa diye arada bir konuşup iyi olduğumu anlamalarını sağlıyordum.

Araba durduğunda karşımdaki itler yavaşça kapıyı açıp indiler. "İn!" Diye bağırdı en son inen it bana bakarak.

Bir şey demeden arabadan indim. Etrafta kimse yoktu, dağın başındaydık. Bizi getiren araba ilerleyip gözden kayboldu.

"Askerlerle karşı karşıya gelmeyiz değil mi?" Diye korkuyla fısıldadı itlerden biri.

"Gelsek de elimizde bordo bereli bir yüzbaşı varken bize bir şey yapamazlar merak etme." Dedi diğeri. Muhtemelen benim onları duymadığımı düşünüyorlardı.

"Neyi bekliyoruz?" Diye sordum. Dört it de arkasını dönüp bana baktığında, cevap bekler gibi bakmaya başladım. 

"Arabayı." Dedi içlerinden biri. Arkamı dönüp birkaç adım attım. 

"Dur! Nereye gidiyorsun?!" Diye bağırdı bir diğeri. "Kaç saattir yoldayız, tuvaletimi yapacağım gelecek misin?" Dedim sert bir ses tonuyla.

"Tamam acele et." Diye cevap verdi. Gözlerimi devirip ağaçların arkasına doğru ilerledim. 

Asıl amacım Arslan'ların hala beni duyup duymadığını kontrol etmekti. 

İtlerin beni göremediğinden emin olduktan sonra biraz eğilip cebimden telefonu çıkarttım. Arama devam ediyordu fakat şarjım azalmıştı.

"Arslan beni duyuyor musunuz?" Dedim fısıltıyla. "Duyuyoruz, sınırı geçmek üzeresiniz, Pusat'ların timi peşinizde merak etme." Dedi. 

"Şarjım az, telefon kapanabilir." Dedim devam edecekken buraya yaklaşan adım sesleri duydum, telefonu tekrardan cebime koyup ayağa kalktım. 

İtlerden birisi buraya doğru geliyordu. O gelmeden ben çıkıp karşısına geçtim.

"Nerede kaldın?" Dedi bozuk Türkçesiyle. 

"Nerede kalacağım geri zekalı, sizin yanınıza kendi ayağımla gelen benim salaklar nereye gideceğim." Dedim, yanından geçip biraz ilerideki ağacın gövdesine yaslandım. 

...

İki saat daha yol gittikten sonra araba tekrardan durdu. Arabadan indim. Bir evin önünde durmuştuk. Evin kapısı açıldığında içeriden Lewis çıktı. 

"Kardeşim nerede?" Diye sordum yanına gidip. Yanına giderken birkaç şerefsiz engel olmaya çalışmıştı fakat Lewis bir el hareketiyle onları durdurmuştu.  

"Biraz sabırlı ol İris yüzbaşı. Kardeşinin yerini söyleyeceğim ama önce seninle konuşalım." Deyip içeriye girmem için kenara çekildi. Temkinli bir şekilde içeriye girip ilerledim.

"Soldaki odaya lütfen." Dedi. Odada iki tane karşılıklı koltuk, üzerinde bilgisayarı açık olan bir masa ve sandalye dışında başka bir şey yoktu.

"Öncelikle şu elinde tuttuğun silahınla beni vurmaman için bir bilgilendirme yapmam lazım. Eğer kardeşinin yanındaki adamlar yarım saatte bir benden haber almazlarsa kardeşinin kafasına sıkıp leşini köpeklerin önüne ata-." Lewis cümlesine devam edecekken suratına attığım yumruk yüzünden susmak zorunda kaldı.

LavinyaHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin