4.Esir - Sedat Eren

3.5K 1.7K 90
                                    

-FURKAN GÜRSU

Sabahın erken saatlerinde Psikiyatr Dr. Sedat Eren yatağında yine huzursuzlanmaya başlamıştı. Kendisine tedaviye gelen hastaların yaşadıkları, kendi yaşantısı, hayatın da sıradanlıktan uzaklaşmış her şey Sedat'ı baştan ayağa kaplamış ve onu uyurken rüya aleminde kabus adı altında sıkıştırmaya yine devam ediyorlardı. Sedat, eski, terk edilmiş bir hastanedeki kir pas içindeki bir yatakta elleri ve kollarının bağlı olduğu bir kabus görmüştü.

Hastane odasındaki duvarların sıvaları dökülmüş, tavanda ufak çaplı bir delik bulunmaktaydı. Hastanenin koridorlarında yankılanan ayak sesleri Sedat'ın bulunduğu yere doğru yaklaştığını gösteriyordu. Sedat yataktan kurtulmak için çırpınıyordu ama elleri ve ayakları yatağa bağlanmıştı. Ne kadar debelenirse debelensin tek yapabildiği yatağın tozlarını havaya kaldırmak. İçerisi nem ve rutubetliydi. Güneş ışıkları kirlenmiş camlardan temiz bir yer bulabildikleri sürece girebiliyorlardı. İçerisi ne tam karanlık ne tam aydınlıktı. Sabahın ilk gün ışıkları gibi ne koyu lacivert ne de ufuktaki gibi bembeyazdı. Ayak seslerine birkaç tıkırtı ile motor sesi eklendi. Üçüncü deneyişte çalıştırılan elektrikli testerenin sesi, yıkık hastanede olabildiğince gürültülü bir ses ile yankı buluyordu.

Sedat kendi kendine ''Hayır, hayır!'' diye söylenmeye başlayıp yardım çığlıkları atmaya başlamıştı. Sol çaprazında ki kapının dış tarafında bir insana ait gölge belirmeye başlamış ve elindeki testere de kendisiyle beraber Sedat'ın görüş alanına girmişti. Gölge artık kendisini insan silüetine bırakmış ve Sedat'ın görüş alanına sarışın, mavi gözlü, dolgun dudaklı güzel bir kadın olarak elektrikli testere ile kendisine adım adım yaklaşırken girmişti. Bebek yüzlü katil olarak adlandırılabilecek potansiyele sahip bu kadının birazdan Sedat'a yapacakları insanı dehşete sürükleyecek türdendi. Kadın Sedat'a yavaş yavaş yaklaştı ve testereyi daha hızlı bir hale getirip Sedat'ın üstüne doğru yavaş yavaş eğmeye başladı. Sedat çığlıklar atıyor, ağlıyor ve bulunduğu yerden kurtulmak için çabalıyordu fakat nafile. Kadın, Sedat'ı doğramadan önce son bir bakış attı ve gülümsedi. Testere Sedat'ın çığlıkları eşliğinde göğüs kafesinden midesine doğru koca bir yarık açmış ve kanlar eşliğinde kir ve pasla dolu bu yatakta ölümü kucaklamıştı.

Sedat gördüğü kabusun etkisi ile yataktan çığlık atarak uyanmıştı. Tişörtü, yastığı, yatağın çarşafı, saç dipleri terden sırılsıklam olmuştu. Birkaç defa derin nefesler alıp verdi ve duş almak için banyoya yöneldi. Aldığı sıcak duştan sonra hafif bir kahvaltı yapıp hemen evden çıkan Sedat işe gerektiğinden geç kalmıştı ve hastaları beklemezdi. Sedat her zaman ki boşvermiş tavrı ile bir ıslık çalmaya başlamış ve arabasına binip yola koyulmuştu.

Sedat orta yaşlarda ve bekardı. İlişkilerini günü birlik yaşayan bir adamdı kendisi, pek çok kadının gönlünü çalmış ve sonrasında da onları hiç tanımıyormuş gibi kendi yolundan devam etmişti. Bu oyunlardan, küçük kaçamaklardan hiç vazgeçmemişti. Bu hayat onu mutlu ediyordu. Yapıca uzun ve karizmatik bir adamdı kendisi, bu sebepten çok kadın kendini ona karşı kapılmaktan alıkoyamıyordu.

İşe geldiğinde sekreteri Elif'e dönerek kahve getirmesini söyledi, ''Lütfen şekerli olsun, her zamankinden.'' diyerek odasına girdi. Odası çok sade bir yapıya sahipti. Biraz geniş bir odaydı fakat fazla eşya bulunmuyordu. Odanın ortasında az gösterişsiz standart bir halı, sol tarafında dosyaların kaplı olduğu bir dolap, çalışma masası, kendi koltuğu ve iki de misafir koltuğu bulunuyordu. Sedat evden çıkarken raporların bulunduğu çantayı da yanına almıştı ve o çantayı masasının üzerine koyup üstündeki ceketi askılığa asıp yerine oturmuştu.

Elif Hanım beş dakika içerisinde gelmiş ve ''Buyrun kahveniz.'' diyerek kahveyi Sedat'a uzatmıştı. Sedat, Elif'e teşekkür etti ve sabah gördüğü rüyayı düşünmeye çalıştı. Hafızasını biraz yokladı ama hatırlayamamıştı. İnanamıyordu. Yataktan çığlıklar eşliğinde korkunç bir şekilde uyanmıştı, kan ter içinde kalıp duş almak zorunda kalmıştı ama rüyayı hatırlayamıyordu. Anlam verememişti. Belki sonra tekrar aklıma gelir deyip kahvesinden bir yudum aldı ve sekretere bağlanan iş telefonu çalmaya başladı. Telefonu açan Sedat ''Sedat Bey dışarıda bir kadın var sizinle görüşmek istiyor, önceden randevu da almış, müsait misiniz ?'' diyen Elif'e ''Müsaitim kızım girebilir.'' dedi.

Karanlığın Esirleri (KİTAP OLDU)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin