9. Esir - Esin Koçak

1.5K 824 70
                                    

-FURKAN GÜRSU

Suyun 2,5 metre altında yapayalnızdım. Vizelerimin sona erişini ve üniversiteden mezun oluşumu Marmaris Denizi'nde bu serin suların altında kutlayarak, kendimi ödüllendirmek istiyordum. Su altı benim için paha biçilemez bir yerdi ve bundan daha iyi bir ödülle tatmin olamazdım. Burada düşüncelerimin kulak tırmalayıcı seslerinden ve kafamda istemsizce kurulup, beynimi ele geçiren kurgulardan birazda olsa arınıyordum.

Gözlerimi kapatarak kendimi suyun akışına bırakıyor ve sonra tekrar açıp su altını seyre dalıyordum. Denizin dalgalı olmayışı ve berrak oluşu, bu anı daha da anlamlı kılıyordu. Su altının maviliğini ve ihtişamını izlemek oldukça keyif vericiydi. Her şey öylesine iyiydi ki kaç dakikadır su altında olduğumu unutup, nefesimin su altında daha fazla kalmam için el vermediğini hissettim. Artık su altında kalmaya dayanamayınca su yüzeyine doğru yüzmeye başladım.

Başımı sudan çıkarmamla birlikte derin bir soluk aldım. Ellerimle gözlerimi ovuşturup, yavaşça gözlerimi açtığımda güneşin batmak üzere olduğunu fark ettim. Etrafta kimse kalmamıştı. Bir an önce yüzüp kıyıya ulaşmalıydım, eşyalarımı toplayıp annemleri ziyarete gitmem gerekiyordu. Onları çok özlemiştim. Annemin yemeklerini, babamın gazete okurken bir anda bana dönüp okuduğu haberler hakkında yorumlarını söylemesini, komşuların her sabah kapı önünde yaptığı dedikodu seslerini, hatta kardeşlerimle ettiğim kavgaları dahi...

Kıyıya ulaştığımda belime yapışan ıslak saçlarımı şezlongta duran havluyla kurulamak üzere şezlonga doğru ilerledim, havluyu elime alıp yavaşça kafama geçirdim. Üzerimden sular damlıyordu ve hava serindi. Üşümemek için yavaşça şezlonga oturup sırtıma havlu sardım. Üzerimde ki mayonun ıslaklığı beni rahatsız ediyordu. Yanımda duran çantama doğru uzandım ve içerisinden su şişemi aldım, oldukça susamıştım. Suyu yudumlarken güneş yavaşça batıyordu ve yüzüme koyu kırmızı rengi çarpıyordu. Yüzüme değen ılık bir ısısı vardı. Suyumu içtikten sonra kaldığım otele gidip üzerimi değişmem gerekiyordu.

Sahilde kimselerin olmayışı, deniz dalgalarının sesini daha iyi duymamı sağlıyordu. Dalgaların kıyıya vuruşunu izlerken dalıp gitmiştim ta ki sağ taraftan beliren bir insan silüeti görene kadar. Başımı yavaşça çevirdiğimde gelen kişiyi göremiyordum ve birinin yanıma doğru gelmek üzere yürüdüğünü hissetmiştim. Çok geçmeden bu silüetin bana doğru yürüyen bir adama ait olduğunu fark ettim. Elimde ki şişenin ağzını yavaşça kapatıp çantaya koyarken gelen kişiyi tanımak adına gözümü ayırmadan gelişini izliyordum. Yaklaştıkça yüz hatları belirginleşiyordu. Yavaşça ayağa kalktım. Bana doğru yürüyen yüz gitgide yaklaşıyordu. Keskin yüz hatları her adımda biraz daha netleşiyordu. Bu saatte yalnız başıma burada olmam ve bana doğru yürüyen birini görmem beni tedirgin etmişti.

Mesafe kısalmıştı ve artık yüzünü görebiliyordum, oldukça yapılı bir vücudu vardı, yirmi beşli yaşlarında kısa, siyah renkte gür saçları, uzun sakalı ve parlayan mavi gözleri vardı. Bir su altının derinliğini andıracak güzellikteydi. Artık göz kontağımın içine iyice giriyordu, çok yaklaşmıştı. Aramızda iki üç adım mesafe kala durdu, yüzüne masum bir tavır takınmıştı ve elinde bir kitap tuttuğunu fark ettiğim anda gözlerimi gözlerinden çekerek, bakışlarımı kitaba yönelttim.

"Sanırım bu kitap size ait" dedi kibar bir ses tonuyla. Nasıl anlamıştı ki ? Diye düşünmeye kalmadan boynumda ki kolyeyi işaret etti ve "İsminizin Esin olduğu yazıyor, burada bulunan tek kız siz olunca ben de şansımı denemek için sorayım diye düşündüm" dedi. Daha sonra sahilin hemen yukarısında ki büfeyi eliyle gösterdi ve "Kitabı orada buldum, büfede düşürmüş olmalısınız" diyerek kitabı bana doğru yöneltti ve "Buyrun" dedi.

Karanlığın Esirleri (KİTAP OLDU)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin