Kadın

14 3 14
                                    

    "Hadir'in ipini ne zaman çekeceğiz? Her şey ortada Stera!" dedi sitemle adam. Genç kadın önündeki haritaya bakarken sessiz kaldı bir süre. "Vakti var. İyice araştırdınız mı? Bu kız, Havin, o da mı ekibinden?" diye sordu. Adam "Bilmiyoruz ama öğrenmemiz yakındır. Hadir'e birkaç ayak işi verdik. Gidip haber veremez kimseye." dediğinde Stera keyifle gülümsedi. "Güzel, hepsinin leşini Boris'in önüne sereceğim." dedi.

    Kapının ardında tüm konuşmaları duyan Trow'un gözlerinde endişe pırıltıları olmaya başlamıştı çoktan. Titreyen ellerini yumruk hâline getirirken derin bir nefes aldı ve içinden 10'a kadar saydı. Son sayılarla nefesini bırakırken rahatlamış bir hâlde gülümsedi. Ona bunu öğreten dostunu anımsarken buruk bir hâl aldı gülümsemesi. Başını iki yana sallayarak hızlı hızlı ilerlemeye başladı. 

    Hadir denilen o adama güvenemiyordu. Ajan olduğu için değil, buna rağmen Stera'nın kölesi gibi olduğu için. Evet, kendisi de onlara çalışıyordu ama buna mecbur bırakılmıştı. Gördüğü işkenceden kaçmayı başarmıştı ve ölmek üzereyken onu yanına alan kişi Boris olmuştu. 

    Yıllarca geri planda durup işkencelere, aşağılamalara göz yummuştu ama artık yanında olabilecek birileri vardı. Hadir'e güvenmiyordu belki ama Havin'le dost olabilirdi. Hoş, arkadaş edinme konusunda fazlasıyla berbattı. Yine de zavallı çocukları ilk kez kurtarma şansı varken bu fırsatı kaçıramazdı. 

    Evin önünde sarsak adımlarla volta atarken kapıdan geçen Hadir'i görmesi ile ona baktı merakla. Hadir, "Depoları kontrol edeceğim, Stera'nın haberi var." dediğinde başını sallayarak gitmesini izledi. Maskesinin altından heyecanla gülümserken ilerleyip kimseye görünmeden Hadir'in odasına doğru ilerledi. 

    Ellerinin titremesi ve soğuk soğuk terlemesi yine kendini gösterirken derin bir nefes alıp verdi sakinleşmeye çalışarak. Kapıyı tıklattı çekinerek. Birkaç saniye içerisinde karşısında Havin'i bulunca utangaç bir şekilde "B-biraz konuşabilir miyiz?" diye mırıldandı. Sesi titrediği için kendine kızarken yüzü utançla kızarmıştı çoktan. 

    Sanki Havin maskenin altından görecek korkusuyla bakışlarını kaçırırken genç kadın ona baktı dikkatle. Ne istiyordu bu adam? Bu örgütteki erkeklerden nefret ediyordu, genel olarak erkeklerden nefret ediyordu -Turgut hariç-. Fakat Trow onlara benzemiyordu, iş zamanı çok ciddi dursa da normalde bir çocuk gibiydi sanki. Etrafa bakınıp kimsenin olmadığına emin olunca "Gel tabii." diyerek kenara çekildi. Turgut depoları kontrol etmeye gideceği için daha gelmezdi. 

    Trow kafasını eğerek kapıdan geçip odaya girdi. Karşısındaki kadına bakarken kekelemekten konuşamayacağını anlayınca "Uzatmak istemiyorum..." diye mırıldandı. Tek nefeste konuşmaya başladı, kısık sesle konuşuyor olsa da kalın ses tonu yüzünden dedikleri anlaşılıyordu. "Bu örgütten kurtulmak istiyorum. Stera sana güvenmiyor ve ajan olduğunu düşündü. Bu doğru mu?" diye sordu biraz da saçmalayarak. 

    Genç kadın ona bakarken gözlerini kırpıştırdı şaşkınlıkla. Deli miydi bu adam? Stera'nın ondan şüphelenmesi hiç iyiye işaret değildi, belki de Trow'u da bu nedenle kendisi göndermişti. Kollarını birbirine bağladı kendinden emin bir tavırla. "Doğru ya da değil, sana neden güveneyim?" dediğinde Trow başını öne eğdi. 

    Mavi gözlerinde damlalar birikmeye başlarken başını iki yana salladı hızlıca. Artık o çocuk değildi, en ufak şeye ağlama hakkı yoktu. "H-haklısın... Ben olsam ben de bana güvenmem ama başka çarem yok. Eğer bu doğruysa çocukları kurtarabiliriz Havin." derken sağ elini kalbinin üstüne koydu. "Ablamın üstüne yemin ederim ki doğruyu söylüyorum. Ben gemidekileri oyalayacağım. Yine de çocukları kurtarmak için çok az vaktimiz var." dediğinde genç kadın sessiz kaldı bir süre. 

You've reached the end of published parts.

⏰ Last updated: Apr 23 ⏰

Add this story to your Library to get notified about new parts!

ETERNALWhere stories live. Discover now