♯♪ 2WEI- In the End ♪♯
**
"LUNABELLE"
Hislerine güven, gece sana tüm sırları anlatacak.
Parlak kırmızı ve altın rengi flamalar, sıcak ve nemli rüzgarla dalgalanıyordu. Yaz aylarının sonuna yaklaşıyorduk. Kara bulutlar gökyüzünü, yaklaşan bir tehlikenin habercisi gibi kaplıyordu. Aetherium'un kuruluşu, küçük köyümüz Fernville'de bile coşkuyla karşılanıyordu. Sokaklar, insanların neşeli sohbetleri ve çocukların kahkahalarıyla dolup taşıyordu.
Şenlik alanı, masalarda sergilenen leziz yiyeceklerle doluydu. Yiyeceklerin enfes kokusu sokakları sarıyordu. Kıtlık ve açlığın olağan olduğu hasarlı dünyada, soylu değilseniz yaşam bir mücadeleye dönüşüyordu. Bu yüzden herkes yıl boyunca bugünü sabırsızlıkla beklerdi.
Ortalığı saran neşeli atmosfere inat, sebepsiz bir huzursuzluk bedenimi sarıyordu. Sıcaktan alnıma yapışmış, beyaza çalan sarı saçlarımın perçemlerini düzelttim. Ter damlaları şakaklarımdan süzülüyordu. Üzerimdeki askeri tören üniformasının boynumu saran, beni bunaltan kapalı düğmelerini parçalama isteğime karşı koymaya çalışıyordum.
Aniden huzursuzluğumun gizli sebebi olan tanıdık ürpertiyi ensemde hissettim. Kalbim, göğüs kafesimi zorlayarak hızla çarpmaya başladı. Birkaç nefeslik sonsuzluk...Ardından kalp atışlarım normale döndü, ürperti geçti. Avcı içgüdülerim...İçimde uyanan o şey, bir kez daha uykuya dalmadan önce bana bir uyarı veriyordu: "Büyü yakınında..."
Gözlerim karanlıkta bir hareket aradı, kulaklarım en ufak bir sesi bile yakalamaya çalıştı. Festival alanının aksine orman sessizdi. Sanki doğa bile nefesini tutuyordu. Son zamanlarda hislerim beni yanıltıyordu. Ama ya bu sefer yanılmıyorsam? Ya tehlike gerçekten yakınsa?
Adımlarımı tören alanına doğru hızlandırdım. İçimdeki huzursuzluk hissi her adımda artıyor ve zaten boğulmakta olan ruhumu iyiden iyiye kötü etkiliyordu. Uzaktan, tören için sıraya dizilmiş birliğimi gördüm ve hızlıca aralarına karıştım. Storm'u bulup ona az önceki tuhaf durumu anlatmalıydım.
Storm, köyümüzdeki karakolun en üst rütbelisi, sorumlu komutanıydı. O sırada düzeni kontrol etmek amacıyla askerlerin arasında dolaşıyordu. Hızlı adımlarla yanına yürümeye koyuldum.
Uzun boylu ve yapılı, orta yaşlı bir kadın olan Storm, beyaz saçlarını her zaman ensesinde sıkı bir topuz halinde tutardı. Üzerinde nizami üniformasıyla doğduğuna yemin edebilirdim.
Telaşlı bir ifadeyle yanına geldiğimi görünce bana doğru döndü, sorgulayan bakışlarını üzerime dikti. Asker selamımı verdim, vakit kaybetmeden konuya girdim. "Avcı hislerim bana ormanda büyünün varlığını haber verdi." Storm'un seyrek, beyazlar içinde kaşları çatıldı, gözleri anlık bir endişeyle parladı. "Luna, daha önce de böyle hissettin," diye sorguladı şüpheci bakışlarıyla, çenesini anlık bir refleksle havaya kaldırdı. "Biliyorsun ormanda bir şey bulamadık."
Safkan avcı değildim, yarı kan bir aileden geliyordum ve bu tür yanılgılar olabilirdi. Storm bana daha önce olduğunda böyle söylemişti. Yanılmıyor olmam ise korkutucu bir seçenekti ve bana kalırsa yüz kere de yanılsam göz ardı edilmemeliydi.
"Ya bu sefer gerçekse?" diye sordum gözlerimi ısrarla üzerine dikerek. Huzursuzluktan karşısında hazır ol pozisyonumu koruyamıyor, ağırlığımı sırayla bir sağ ayağıma bir sol ayağıma veriyordum. Uzaktan komik gözüküyor olmalıydım. "Avcı hislerin olduğuna emin misin?" diye sordu rahatsızca kıpırdanırken, şahin gözleri bir yandan diğer askerlerin üzerinde gezindi. Elbette toplu bir histeriye ve paniğe sebep olmamı istemiyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KEHANET SERİSİ I: GÜNEŞ VE AY
FantasyLunabelle Elaine sıradan bir avcıydı, ta ki bir saldırı ve kehanet hayatını altüst edene kadar. Solaris Blaze ise özgür ruhuna sahip çıkmaya çalışıyordu, onunla tanışana dek... Altın ipliklerle birbirine bağlı iki kader: Solaris Blaze ve Lunabelle...