41. BÖLÜM- SOLAN YILDIZ

99 13 187
                                    

**

Sonuç aynı olduktan sonra öldürücü darbeyi kimin vurduğu ne fark eder?

Solaris, Jay'in talimatıyla ayaklanmaya çalıştı. Doğrulup kalkmasına yardım ettim. Kolunu omzuma atarak destek aldı. "Senin gelmene gerek yok Sol. Orada ne varsa kendim yüzleşebilirim. Dinlenmen gerekiyor," diye mırıldandım. Jay'i bu kadar dehşete düşürecek neyi görmem gerekiyor? Eğilip saçlarımdan öptü ve yataktan çıktı. İnatçı prens. "Seni yalnız bırakmayacağım," dedi acıyla yüzünü buruşturup.

Jaylen ne olduğunu söylemese de çok kötü bir şey olduğunu ikimiz de anlamıştık. Yalnızca kim olduğunu kestiremiyordum. Avluda herkesi kontrol etmiştim. İçimde büyük bir korku vardı.

Üzerimizi giyindik ve odasından çıktık. Birlikte avluya indik. Yürürken ona destek oluyordum. Hala gözleri kırmızı, hafif ateşi vardı. Şu an kendi durumuna pek aldırmıyor gibi gözüküyordu. Benim göğsüm ona bir şey olmaması ve bilinmezliğin verdiği panikle çarparken onun da yüzü en az benim kadar endişeliydi.

Ölen magusları avluya yan yana yatırıp sıralamışlardı. Avluya pis bir koku hakimdi, ölüm kokusu... Doktorlar kim olduklarıyla ilgili tespitler yapmaya çalışıyordu. Daha yerde yatan bedenleri görür görmez anlamıştım. Jay, az ileride arkası dönük bizi bekliyordu. Yaklaştıkça görüntü netleşti.

Güzel ablam Aster, diğerleri gibi yerde yatıyordu. Gözleri kapalıyken onu son gördüğümdeki haline benziyordu. Gözlerim doldu, göğsüm düzensiz nefes alış verişlerimle inip kalkmaya başladı. Üzerinde, onu son gördüğümdeki elbisesi vardı. Her yeri yırtılmış, kir ve kana bulanmıştı. Uyuyor gibi gözüküyordu. Onu yıllarca yan yatağımda uyurken görmüştüm, her zaman uyurken yüzünde bulunan huzurlu ifadesi eksikti şu an.

Solaris'in onu o şekilde yerde yatıyor görünce rengi attı, yüzünü buruşturdu. Dikkatli gözlerle bana bakmaya başladı. Kontrolden çıkmamdan çekiniyor olmalıydı. "Onu ben mi öldürdüm Sol?" diye sordum sesim titreyerek. Solaris yanıt vermedi. Beni saran kollarını daha da sıkılaştırdı düşmemi engellemek ister gibi. Beni teselli etmek için yalan söylemiyordu. Bilmiyor... Jaylen araya girdi. "Luna avcılardan biri vurmuş onu. Sen değildin," dedi nazikçe eğilerek.

Muhtemelen benim yaptığım sihirle yavaşlamıştı, hapsolmuştu ve avlanmıştı. Sonuç aynı olduktan sonra öldürücü darbeyi kimin vurduğu ne fark eder? Ölümü benim elimden olmasa da benim içinde olduğum plan sebep olmuştu. En başından beri hedef olmasının, dönüştürülmesinin sebebi de bendim zaten. Onun kanı senin ellerinde Lunabelle.

Göğsüm inip kalkıyor, Sol'un beni tutuşundan destek alıyordum. Vücudum titremeye başlamıştı, buna hazır değildim. Bunca zaman içimde bir umut ışığı yanmıştı. Onu ve Eos'u kurtarabileceğime küçük bir yanım inanmıştı. "Doktorlar onu temizleyecek," dedi Jaylen başını yere eğerek.

Benden izin istiyordu. Onu temizleyip defnedeceklerdi. "Luna, onun annen ve babanın yanına gömülmesini ayarlayabilirim," dedi Sol bana sırtımdan destek vererek. Birkaç saniye durakladım. "Burada bekleyin beni," dedim ve beni durdurmalarına fırsat vermeden Sol'un kollarından kurtuldum, koşarak yanlarından uzaklaştım.

Kuleye girip duvarlarla tezat krem rengi taş merdivenleri koşarak çıktım ve odama girdim. Dolabımı açtım, benim için diktiği mavi elbiseyi aldım elime. Koşarak merdivenleri inip avluya çıktım tekrar. Solaris ve Jay şaşkın ve endişeli gözlerle beni izliyordu. Delirdiğimi düşünüyor olmalıydılar. Elbiseyi Jaylen'e uzattım. "Bunu giydirebilirler mi?" diye sordum kendimden çıktığına inanamadığım boğuklukta sesimle. "Gitmeden önce ona veda etmek istiyorum."

KEHANET SERİSİ I: GÜNEŞ VE AYHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin