27.BÖLÜM - KÖR ATIŞ

94 9 102
                                    



Kontrolü kaybediyorsun Lunabelle...

Uzmanlık derslerini almaya başladığımdan beri programım iyice yoğunlaşmıştı. Haftanın her günü sabah klasik antrenman ve fiziksel eğitim derslerine giriyordum. Bu hafta avcılık eğitimlerinde atıcılık çalışmıştık. Benim en iyi olduğum konulardan biriydi. Ok ve yay kullanırken hiç zorlanmıyordum. Solaris'in öğrettiği birkaç fazladan tüyoyu da aklıma yazmıştım. Sol ile hala hiç konuşmuyorduk. Göz ucuyla beni her zaman kontrol ediyordu.

Jaylen ile kitapçıya aynı gün bir ziyaret gerçekleştirmişlerdi. Jay, kızın artık güvende olduğunu söylemişti. Öğleden sonraları ise önce Profesör Marcus'un Gölge Avcıları bölümündeki dersine giriyor daha sonra akademi takviminde yer alan temel eğitim derslerini alıyordum.

Uzmanlık derslerime bu hafta bir de uygulama sınıfı eklenecekti. Gölge Avcıları programı da temel yakın dövüş eğitimlerinden başlıyordu. Hareket etmek kafamı dağıtmaya iyi geldiğinden hiç şikayetim yoktu.

Bu yoğunlukla böylece akşama kadar nefes almadan çalışıyor, akşamları ise yemekten önce koşuya çıkıyordum. Dönünce arkadaşlarımla yemek salonunda yemek yiyor, sonra da odama çekilerek derslerde verilen proje ve hazırlıkları tamamlayıp uyuyordum.

Solaris'den aklımı uzak tutmak için geceleri ek ders almam gerekirse onu da alacaktım. Ona olan hislerime teslim olmamayı aklıma koymuştum. Hala nişanlı olduğu aklıma gelince çılgına dönüyor, o anda elimin altında ne varsa kırmak ya da ona fırlatmak istiyordum.

Sabah berbat bir baş ağrısıyla uyandım. Dün yağmurda koşu yapmıştım ve yorgunluktan odama gelince saçlarımı kurutmadan kendimi yatağa atıp yemek saatine kadar birkaç saat uyumuştum. Üşütmüş olmalıyım. Hızlıca akademi üniformamı üzerime geçirdim. Kahvaltıda sıcak bir şeyler içmek belki de iyi gelirdi. Bugün atıcılığın başlangıç seviyesinin son dersini alacaktık. Ondan sonra yakın dövüşe geçiyorduk.

Merdivenleri ağır ağır inerek yemek salonuna geldim. Tepsiyle kendime hafif bir kahvaltı aldım. Gözlerim de sulanmaya başlamıştı. Sıcak suyla masa başında kendime hızlıca ıhlamur çayı hazırladım ve ekibin birlikte kahvaltı ettiği masaya yöneldim.

Ethan ve Brian yeşil zeytinle parmak futbolu oynamakla meşguldü masada. Brian'ın fırlattığı zeytin havada uçtu, boşta kalan elimle yakaladım. Masaya oturup zeytini önlerine doğru fırlattım. "Refleksleri beni korkutuyor dostum," dedi Brian, Ethan'a gülerek. "Sana da günaydın Brian," diye homurdandım.

Jill kare gözlüklerinin üzerinden beni dikkatle süzdü. Bir sorun olduğunu anlamıştı. "Neyin var Lu? Solgun gözüküyorsun," diye sordu. "Biraz üşüttüm sanırım. Bana aldırmayın. Sıcak bir şeyler içince kendime gelirim." İştahım yoktu. Tabağımdaki domatesleri çatalımla didikleyip çayımı içmekle meşgul olurken Sol'un yine dikkatli gözlerle beni incelediğini gördüm. Hasta olduğumu fark etmiş olmalıydı.

Birkaç dakika sonra Sol'un yanında oturan Jay, yanıma geldi. "Günaydın ekip. Afiyet olsun," dedi diğerlerine selam vererek. Herkes onu sevecen bir şekilde selamladı. Jay'i tanıyan herkes onu severdi. "Luna iyi misin?" diye sordu elini alnıma götürüp. Başımı hafifçe yana çekerek elinden uzaklaştırdım. "İyiyim Jay. Çocukmuşum gibi üzerime titremenize gerek yok," dedim huysuzlanarak.

Gerginliğim masada sakince kahvaltısını yapan insanlara da sıçramıştı. Hepsi sus pus bizi izlemeye başladılar. Amacım olay yaratmak değildi ancak kendi halime bırakılmak istiyordum. "Sana bir karışım vereceğim, benimle revire gel," dedi Jay ve ben mızmızlanırken beni kolumdan tutup kaldırdı.

KEHANET SERİSİ I: GÜNEŞ VE AYHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin