Dalgaların yavaş yavaş çoğalmasıyla birlikte ıslak ve çıplak olan tenime değen rüzgarın artık içimi ürpertiyor olması dönmem için işaret veriyordu. Halbuki kırmızıya boyanan gökyüzünün yansıması beni kalmam için fazlasıyla zorluyordu.
Gömleğini, az önce kuruladığı bedenine geçiren kas yığını adam ise beni iki manzara arasında seçim yapmak zorunda bırakırken konuştu.
"Akşam yemeğine geç kalmak gibi bir hatayı tekrarlarsak eğer annemden çekeceğimiz var."
Üstteki iki düğmeyi atlayarak sırayla üç tanesini kapattıktan sonra aşağıda kalanları umursamadı.
"Ya da hiç gitmeyip dışarıda takılabiliriz, hm? Hiç eve gitmek istemiyorum Joonie."
Israr etmeme bile gerek kalmadan kabul edercesine başını salladığında ikimizde çoktan eve giden yolu bulduk. Güneşin batmak üzere olmasının etkisiyle hava serinlemiş ve dışarısı sıcak havadan bunalan insanlarla dolmuştu. İnsanlarla dolmaktan bahsederken aşırı bir kalabalıktan bahsetmiyorum çünkü yazları bizi buraya sürükleyen ailemiz gayet sessiz, sakin ve en dolu anında bile üç beş kişiden ibaret bir yeri tercih etmişti.
Her sene burada bulunmanın getirdiği durumlardan biri de herkesle tanışıyor olmaktı. Bütün senenin verdiği yorgunluğu atmak için gayet tercih edilebilir olsa da henüz hayatın başında olan bizlere biraz sıkıcı geldiği zamanlarda oluyordu.
Akşamları başlayıp sabaha kadar süren festivaller ve eğlenceler ile gün içerisinde oluşan sıkıcılığı üzerimizden atıyorduk fakat bugün herhangi bir plan olmadığı için tüm akşamı ya evde ya da arkadaşlarımızda geçirmekten başka şansımız yoktu.
Ama Namjoon ne kadar arkadaşları ile vakit geçirmekten keyif alsa da çalışmalarını tamamlamak için kendisine ilham verdiğine inandığı yere gitme fikrine hiç hayır diyemezdi. Ben ise orada bulduğum rahatı evde ya da başka bir yerde bulamayacağımdan emin olduğum için ayak uyduruyordum.
İkimizde evlerden uzaklaşan ve sahibi olmayan bahçeye geldiğimizde yolda yaptığımız boş muhabbeti bırakıp kendi alanlarımıza dağıldık. Bazen birkaç insanla denk geldiğimiz oluyordu fakat yine de geniş alan hepimize fazlasıyla yetiyordu.
Namjoon kayısı ağacının altına oturup kitaplarını çıkararak büyük bir hevesle çalışmaya koyuldu. Evdeki örnek gösterilen çocuk tahmin ettiğiniz gibi abim Namjoon'du. Felsefe, coğrafya, edebiyat ve geometri üzerine aldığı dersler yetmezmiş gibi benim tek becerim olan piyanoyu benden iyi çaldığı zamanlarda tamamen fiyaskodan ibaret hale geliyordum. Neyse ki son iki yıldır ilgilendiğim keman sayesinde annemin gözünde idare eder bir yere gelebilmiştim.
Etrafta dolaşırken aklımdan geçen birkaç şarkıyı mırıldanarak en sevdiğim kiraz ağacına yaklaştığımda hala çürümemiş olanlardan birini alıp ağzıma attım. Aldığım en güzel tat olduğunu kanıtlayan inlemeleri, kimsenin olmamasının rahatlığı ile bırakırken bana daha da fazlasını yaptırabileceğine emin olduğum ses kulaklarımı doldurdu.
Birkaç adım daha ilerleyerek büyük mandalina ağacının arkasına saklanarak sesin sahibini izlemeye çalıştım.
Derin nefeslerle inip kalkan göğsün sahibi çimenlerin üzerine uzanmış üzerine vuran ay ışığı ile resmen parıldıyordu. Küçük iniltiler nefeslerinin arasında kaybolup dururken karanlığa alışmaya başlayan gözlerimi kutsayan bacakların üzerinde dolaşan zarif parmaklar yukarıya doğru yol aldı. Kalçalarının hemen altında bittiğine emin olduğum gri kot şortun düğmelerini hızla açarak içine dalan o parmaklar, ışıldayan çocuğun sesini yükseltmesine sebep oldu.
Bir süre tuttuğu ritmi takip eden derin ve büyüleyici ses hızlanmış boynuna dolanan ensesindeki saçların içinden yüzüne dökülen tutamlara doğru yol alıyordu.
Herhangi bir zamanın olmadığı bir evrende bana verilebilecek en güzel hediyeyi izler gibi daldığım görüntünün daha uzun sürmesini istesem de derin bir inleme manzaramın son bulacağını haber verdi. Rahatlamış olan çocuk, nefesini düzene sokana kadar uzandığı yerde kalarak parmaklarını umursamadan üzerinde olduğu çimenlere sildi.
Oturur pozisyona geçerek kollarını yere yaslaması ile ağacın arkasına biraz daha sokularak görüş açımı daralttım. Etrafı kontrol ettiğini düşünüyordum ama o, eline aldığı şişedeki içeceği yudumladıktan sonra kulaklarıma bu defa eşsiz bir keman sesini doldurdu.
Kemanı tuttuğu sol koluna doğru dönen çocuk yakalanma ihtimalimi azalttığı için yerimde daha rahat bir pozisyon alarak bana hediye edilen bu geceden aldığım keyfi sürdürdüm. Sırtımı yasladığım ağacın bıraktığı o güzel mandalina kokusu ve az önce beni deli gibi azdıran görüntünün üstüne dökülen notalar ile kafamı yaslayarak gözlerimi kapattım. Uzun sürdüğünü söyleyemeyeceğim çünkü karşımda duran güzel yüzün, ay ışığı altında parlamasını izlemek tercihimdi.
Namjoon'un neredeyse sabaha kadar ara vermeden çalışmalarına odaklanacağını bildiğimden içimde bir rahatlık vardı. Bu güzel anı bozacak tek şey, onu güzelleştiren karşımdaki çocuktu.
Kaç parçanın üzerinden geçtik ya da kaç kez büyülü bir sesin mırıldanmalarına şahit olduk bilmiyorum ama asla ruhumu doyurmayacak kadar az bir vakit sonra uzun süreli kesilen ses ile gecemin ışıltısının gideceğini anladım. Onu bir daha görmeme ihtimali içimde bir cesaret yetiştirip yanına gitmemi söyleyip dursa da bir yanım ne diyeceğini bilmemesinin verdiği çekingenliğe sığınıyordu.
Kaldığım ikilemin üzerime yıktığı endişe ile ne yapacağımı şaşırmış beklerken bana artık çok geç kaldığımı bildiren şey gerçekleşti.
Keman çantasını sırtına alan çocuk, ağaçların ve çiçeklerin ayın ışığının izin verdiği kadar görünen güzelliğinin içinde kaybolarak gecemin ışıltısını soldurdu. Arkasında hala olduğum yerde oturan ben ise sadece izleyerek hiçbir şey yapamamanın içime doldurduğu hüznü tattım.
Bu defa geçmek bilmeyen o zamanı, ayın altında parlayan çocuğun hayali ile süsleyerek ismimin seslenilmesine kadar bekledim.
"Güneş doğmak üzere Jiminie, eve gidelim artık."
Ay yerini çoktan güneşe teslim ederek tıpkı o meleksi ışıltının sahibi gibi ortadan kaybolmuştu. Yeniden turuncunun tonlarına boyanan gökyüzü, yol boyunca sessizliğimle alay eder gibi aydınlanıp durdu.
-
Ne yazdığım ile ilgili bir fikrim yok ama beğeneceğinizi umuyorum. Okuduğunuz için teşekkür ederim. 🧡
Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.
Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.