İyi okumalar 🤍
-Bugün bahçenin yakınlardaki alanda yapılacak olan eğlence yüzünden beraber gitme tekliflerini çaresiz kabul edip akşamın yaklaşmasını bekliyordum. Taehyung ve sevgilisi Jungkook, Namjoon'un topladığı meyveleri yıkayarak annemin marmelat yapmasına yardımcı oluyorlardı. Aldığım kısa ama yoğun öğle uykusuyla ayılmam ne kadar zor olsa da yüzüme çarptığım su damlaları yavaşça süzülürken kurulamayı es geçip yanlarına indim.
Sepetin içinde renkleri ile çiçekleri andıran meyvelerden en dolgun kirazı alan çocuk, sevgilisinin araladığı dudaklarını hedefleyerek isabetli bir atış yaptı.
"Jiminie uyanmış, günaydın dün gece bahçeyi ateşe veren çocuk."
"Uğraşma çocukla Kook. Taehyung ile seni de biliyoruz."
Namjoon elindeki son sepeti de masaya bırakarak yorgun bedenini salıncağına atarken söylendi. Sevgilisi bu hafta geleceğini söylediği halde geciktiği için onun da sinirleri üzerindeydi.
"Bizde görelim şu çocuğu artık, olmaz mı Jim? İsmi neydi?"
"Taehyung'un aksine seni sertçe sikmemi istemiyorsan kapa çeneni Jungkook. Adını bile bilmediğim bir çocukla beraber olduğumu sanıyorum, size ne?"
Bağırtım mutfağın penceresinden bize bakan anneminde dikkatini çektiği için üzerime bırakılan sert bakışlara maruz kaldım.
Güneş batmak üzereyken herkes hazırlanmış, benim ezberimde yer edinmiş yolda yürüyordu. Kalabalığın göründüğü alanda insanlar birbirine selam verip konuşmaya başlayınca bulduğum ilk fırsatı kaçmak için kullandım. Boş masanın üzerinde duran şarap şişelerinden birini de kimseye göstermeden yanıma aldım.
Kalabalığın sesi, az sonra açılacak olan şarkıların sesinin de geleceği gibi duyuluyordu. Etrafta kimse olmadığı için biraz daha şanslı hissedip bedenlerimizin birbiriyle var olduğu dün geceki ağacın altına oturdum.
Bugün bulutlar, yıldızların ışıklarını kıskanıp ne kadar engel olmaya çalışsa da Ay'ı söndüremiyorlardı. Burada en sevdiğim şey mevsimin güzelliği ile birlikte açık olan gökyüzüydü. Bildiğim tüm şarkıları anımsatan gökyüzü, yerini çoktan kalbimin atışlarını yavaşlatıp kendine esir eden çocuğa teslim etmişti.
Bu defa güzel bacaklarını kapatan kumaş bir pantolon ve üzerine fazlalık yapan tişörtle yine ağzımın suyunu akıtacak kadar güzeldi. Yanıma gelip aynı şekilde oturduğunda yüzünde hafif bir tebessüm oluştu. Karnını yasladığı dizlerinin önünde kollarını birleştirip kafasını üstüne koyarak bana doğru döndü. Beyaz teninin üzerinde kendini gösteren güzel saç tutamları en az gözleri kadar siyahtı.
Her parçam çoktan bir alev topuna dönüşmüş kendi kendine savaş verirken yine benden önce davranan o oldu. Aynı pozisyonda oturduğum için odak noktam sadece ay ile harmanlanan yüzüydü. Aramızda olan kısa mesafeye uzattığı elinin avuç içine parmaklarımı yerleştirdim. Adım atar gibi çizgilerin üzerinde gezen parmaklarımı tüm dikkatini vererek izliyordu.
Duraksamama sebep olan tutuşuyla o kısa mesafeden artık eser kalmamıştı. İnsanların tüm o gürültüsü şimdi yok olmuş, yeryüzünde sadece ikimizi bırakmıştı. Dudaklarımın arasına tıpkı yılların yorgunluğunu çekmiş şarap gibi sızan dolgun dudakları, her zerremden yoğunca haz getiriyordu.
Uzaklaştığı gibi vücudumu soğuk bir kış gününün ortasında bırakan beden tekrardan alev almamı sağlayacak ses tonuyla konuştu.
"Yıldızları saymanı istemiştim ama maalesef bugün onları net göremiyoruz. Umarım çok bekletmedim seni."

ŞİMDİ OKUDUĞUN
Moonchild/Yoonmin
FanfictionJim, sıkıcı yaz günlerinden kurtuluşu olacak bir gecede ayın ona getirdiği hediyeyle karşılaşır.