02

12 7 6
                                    

Bazen bir bakıştır seni yerden kesen
Bazen bir söz, bazen nefes
Bazen de istemediğin bir ses
Ama ben duymadan yükseliyorum

Yükseklerdeyim bedenim havalarda
İpim bir elin avucunda
Nereye yön verirse oraya gidiyorum
Kopamıyorum sadece gidiyorum

••••••••••••••••••••

Dört bir yanımdan hakkımda söylenenler içime hançer gibi saplanıyordu.

Göremiyorum ama kanıyordu

Herkes çok acımasız

"Mert!"

Boğuk anlaşılmaz seslerin arasından seçebildiğim tek şey buydu

Kolumdan birisi tuttu ve beni bu kalabalığın içinden kurtarmak için sakin bir yere çekti

Kafamı kaldırıp baktığımda kalbimden de bir hançer yedim

Vücudum titredi ve çınlamalar anında kesildi.
Artık bedenen buradaydım

Bunca anlaşılmazlığın, nedenlerin arasında görmek istediğim son kişiydi Efe.

"İyi misin?"

"Evet. Teşekkür ederim beni o savaş alanından kurtardığın için.

"Ne demek, iyisin değil mi?"

"Evet."

"Güzel."

Aramızdaki sessizlik her zamanki gibi değildi. Söylemek istediği ama içinde tuttuğu o kadar çok şey vardı ki. Hak veriyordum.

Bir şey söylemeye yeltenir gibi oldu ama bir şey demedi, ardından hemen,

"Ortalık sakinleşti sınıfına gidebilirsin artık."

"Doğru, haklısın."

Kendi sınıfına doğru gitmek için yeltendiği sırada arkasından özür diledim.

Ama sesli söylemeye cesaretim olmadığı için ancak ben duyabildim.

Sınıfıma girdiğimde Aslı hızla yanıma geldi.

"Mert! Gel şöyle, yanıma otur."

"Melodi nolucak?"

"Konuştum onunla bak şurada oturuyor."

Melodiye doğru baktığımda oturduğu yerden el salladı.

"Hadi gel of, Allahım çıldıracağım. Sana söylemek istediğim o kadar çok şey var ki hastaneden yeni çıktığına dua et."

Sıramıza doğru giderken fısıldaşmaları duyabiliyordum.

Kafamı sıraya koyup,

"Nolur bir de sen başlama."

"Furkanla bizi mahvettin, sana asla ulaşamadık her türlü yolu denedik."

"Bana ulaşmak için bir tütün yakmanız yeterliydi. Ama böyle de ben size ulaşırdım."

"Mal mal konuşma. Başına ne geldiyse bu pislikler yüzünden geldi."

"Biliyorum."

Bir süre üzgün gözlerle bana baktı. Acınası bir durumdayım evet farkındayım ama bana böyle acıyan gözlerle bakmasını istemiyordum.

Ortamı havalandırmak için

"Melodiyle nasıl gidiyor?"

"Biricik arkadaşımıza güvenip onu tek başına partilere yolladıktan ve merak edip arayıp, ulaşamayıp hastanelere düştüğünü öğrendiğimizde nasıl gitsin valla harika gidiyor."

"Özür dilerim"

"Bıraktığını söyledin , kullanmadığını, kullanmayacağını ağzına bile sürmeyeceğini söylemiştin."

"Ağzıma sürmedim zaten burnuma sürdüm."

"Mert!"

Omzuma sertçe bir yumruk attı ve kahkahayı bastım. Sonra sınıfta olduğumuzu hatırlayıp anında sustum.

"Ben iyiyim gerçekten. Sadece neler olduğunu hatırlamıyorum o kadar."

Orta sıradakilerden birinin,

"Bunun yine kafası güzel." Lafıyla kafamı sıradan kaldırıp ona doğru baktım

Aslı tam cevap verecekti ki hoca sınıfa girdi.

"Oğlum bekle lan sen." Diye fısıldayabildi sadece.

"Tamam boş ver şunları ya."

"Sinirime dokunuyorlar."

"Benim de."

Teneffüs sesiyle gerinip yine sıraya kafamı koydum. Yeni dönemin ilk gününden ders mi işlenir diye düşünmeden edemiyorum.

"Hadi kalk biraz hava alalım."

"Yok böyle iyi, sen git sevgilinle takıl."

Gözümü açtığımda başımda dikildiğini gördüm.

"Ne var? Birbirinizden hoşlandığınız kilometrelerce öteden belli oluyor. Sanki yalan söyledim"

"Duyacak şimdi sus. İyi be gelmezsen gelme."

Giderken her zamanki yumruklarından birini omzuma yapıştırdı.

O günde neler olduğunu hatırlamaya çalışmaktan vazgeçemiyorum.

Birine neler olduğunu sormalı mıyım emin değilim.

Ardından Furkan'ın beni teneffüste sınıfında beklediğini hatırladım ama oraya gidemeyecek kadar bitkindim.

Fakat o günde neler olduğunu sorabileceğim tek kişi oydu.

Bir süre daha pencereden dışarıya bakıp uzaklara daldım. Kafam hala o tahta sıradaydı

Gözümü bulutlardan okul bahçesindeki voleybol sahasına çevirdiğimde gördüğüm ilk yüz Efe oldu.

Suratımda aptal bir sırıtış oluşmuştu bile.

Fazla mükemmeldi ya da ondan hoşlanıyorum diye gözümde fazla büyütüyorum.

Hayır hayır hiç de fazla büyütmüyorum.

Bakışları, konuşması, saçları, boyu, vücudu, dudak...

"Mert!"

Korkuyla sıçrayıp birisinin çenesine çok fena kafa attım.

"Furkan!"

Furkan çarptığım çenesini ben de kafamı tutup acıyla gülüyorduk.

"Beni tekrardan hastaneye yollamak mı istiyorsun?"

"Merak etme bu sefer tek gitmeyeceksin. İkimiz için de ambulans lazım."

Gülerken pencereye doğru dönüp tekrardan Efe'ye baktım.

"Dudakları..."

dip | bxbWhere stories live. Discover now