22

456 38 22
                                    

Jiyan bana sarılmayı bırakıp camdan indirdi ve camı kapattı.

"Atlarsan da bacağın kırılır kaçamazsın, daha da elime düşersin, yapma."

Nasıl hemen konudan atlayabiliyordu, nasıl hiç bir şey olmamış gibi davranıyordu anlamıyordum. Sadece öylece yüzüne baktım, gözlerinin içine. Ne kadar gizlemeye çalışsa da bana hayal kırıklığı ile bakıyordu belki de ben dramatize ediyordum, bilmiyorum.
Aklıma Nisan'ın gelmesi ile tekrar konuşmaya başladım.

"Jiyan, Nisan'ı gönderme yalvarırım. Benim yüzümden hayatının mahvolmasını istemiyorum."

Jiyan kollarını ensesinde bağladı ve kafasını geriye attı, derin bir nefes alıp yatağa oturdu. Bana bakarak yanın da ki boş yere vurdu yanına oturmamı istiyordu, oğlum dediğime cevap versene ya of.

Zaten sinirli olduğunu bildiğim için şu an ne kadar sessiz olsa da öyle daha da sinirlenmemesi için yanına gittim ve oturdum, elime bir kağıt tutuşturdu.

Evlilik sözleşmesi.

Bir kâğıda, bir Jiyan'a baktım. Cidden bunu imzalamamı beklemiyordu dimi?

"Jiyan ben seninle evlenmem, bunu sana ilk gün dedim."

Jiyan ilk gün yaptığı gibi sol elimi kendi elinin içine aldı.

"Büşra yüzük hâlâ parmağında güzelim, kaçtığın halde çıkarmamışsın bence artık kabul et sen benim karımsın."

Elimi Jiyan'ın elinden çektim ve yüzüğü çıkarıp attım, bundan sonra kimsenin karısı falan değilim amk, olmakta istemiyorum. Ama cidden yüzüğü çıkarmayı niye unuttum ki, dilinden düşmem şimdi.

Jiyan kalkıp attığım yerden yüzüğü aldı. Bana tekrar mükemmel gülüşünü attı. Bu gülüşten sonra genelde bir şey emrediyordu.

"Ya benimle evlen ya da ben sıkılana kadar benimle bu evde yaşarsın. Karar senin."

Tanıyorum malımı.

"Jiyan ikisi de aynı şey."

"Evet bunu anlamanı istiyordum işte. Büşra, istersen kaç, istersen yüzüğü at sen ne yaparsan yap benden kurtulamazsın."

Gerçekler cidden acıtıyormuş ama hayır bugün ağlamıyıcaktım, hayır, hayır Büşra.

Gözlerimin yanmasını hissetmemle odadan çıktım, mutfağa doğru adımladım bir su falan içsem iyi olurdu. Mutfağa gelince mutfakta da bir kapı olduğunu fark ettim, dün nasıl fark etmedim acaba. Kapının kilitli olmadığını düşünerek hemen kapının önüne gittim "Allahm lütfen" diyerek kapının kolunu indirdim ve açıldı. AÇILDI. Burası arka bahçeye açılıyordu burdan ön tarafa gidip kaçabilirdim.

"Allahm çok teşekkür ederim" dedim ve hemen dışarıya çıktım, arkama baktım Jiyan hâlâ aşağı inmemişti bu işte bir şey vardı kesin. Yine de çok umursamayarak koşarak ön tarafa gittim ve tabii ki "süprizzz."

Senin sürprizini skim Jiyan.

Jiyan gene 2 tane adamı ile karşımda dikiliyordu, bu otistik bu kelime artık cidden Jiyan'a ait oldu, korumasız hiç bir yere gidemiyor muydu ya, of of.

"Cidden kaçabileceğine inandın mı?"

Ses çıkarmadım şu an sadece Jiyan'a ölümcül bakışlar atma peşindeydim.

"Ah kıyamam sana cidden inanmışsın."

"Jiyan öldürürüm seni."

Jiyan masumca gülümsedi ve adamına elini uzattı, adam belinden silah çıkarıp Jiyan'ın eline koydu. Bunlar niye silah taşıyorlar amk. Jiyan silahı bana uzattı.

TutsakOpowieści tętniące życiem. Odkryj je teraz