(25) (+18) Herkes karımı öldürmek istiyor.

477 63 273
                                    

27 Nisan, gece yarısının ilerleyen saatleri

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

27 Nisan, gece yarısının ilerleyen saatleri

"Her şeyi mahvetmenin doğru olacağına dair bir yanılgıya kapılmaktan korkuyordum."

Bazı sesli saatler vardır, insanın ciğerlerini rutubetli bir hava ile dolmuş gibi hissettiren.

İnsanı, köklerinden çürümüş kılan sesler, bağırışlarla dolu saatler.

Hep o saatlerin geçmesini bekleriz aceleci bir tavırla ve bu aceleci tavrımız yüzündedir belki; zaman bize inat bu 'bazı saatlerde' iyiden iyiye yavaşlar.

Durmadan hatırlamak gerekir kendi kendimize:

Sakin ol, bu kâbus, birazdan bitecek.

'Sakinleşecek' ve her şey iyi olacak.

Leyla, şu an aynen böyle düşünüyordu. Adil Vedat, oğluna neredeyse otuz iki saattir ulaşamadığı için ve evden Karan'ın birlikte çıktığı 'sadece iki koruma' da ezilmiş bir arabada ölü halde bulunduğundan dolayı çıldırmıştı. Koskocaman malikanede, kemikleri tir tir titremeyen kimse kalmamıştı. Uzun bir süredir, 'Adil Vedat terörü' estiği yoktu evde.

Aslında otuz iki saattir onla hiç irtibat kurulamamış değildi. Haber olarak, Karan'ın birkaç saat evvel bir fotoğrafı asistanı Ömer'e gönderip "Bunu büyütüp çerçeveletin." Demesini ele alabiliriz. Ömer ona nerede olduğunu da sormuştu. Karan da küfredip telefonu kapatmıştı.

Ömer'in yanında bekleyen Adil Vedat, oğlunun bu umarsızlığı karşısında iyiden iyiye delirmişti. Kısacası onu delirten şey oğlu için endişelenmesi değil, oğlunun pervasızlığıydı.

Öfkesi, evin duvarlarına yeni bir renk katıp tüm hizmetlilere tatsız bir nostalji hissettiriyordu sabahtan veri. Dört yıl öncesi gibiydi bugün de her şey: Küçük Bey değil Büyük Bey deliriyordu.

Ve... görünen o ki Karan'ın yeni oyuncağı olarak varsayılan sulu göz hemşire kızımız, evdeki çalışanların Adil Vedat'ın önüne atacağı ilk kemikti.

Leyla gözlerinden korkuyla yaşlar boşalırken hiçbir bilgisi olmadığını; karşısına getirildiği Adil Vedat'a söylediğinde, Adil Vedat daha da çılgına dönmüştü. Karısı Gülseren'e bile alev püskürmüştü adeta, tüm bu olanların Eren'in suçu olduğuyla alakalı bas bas bağırıyordu. 'Onu benim elime verecektiniz!' diye öyle bir gürlüyordu ki, camlar kırılacaktı az kalsın. Eren'in isyankâr tavrı yüzünden Gülseren'i suçluyordu. Halbuki, acımasız bir dürüstlük göstergesi olarak kabul edelim; Gülseren, Eren'in başına ne geleceğini değil; Eren'in kendine getireceği faydaları düşünmüştü her daim. Bu yüzden Adil Vedat eğer ki Karan engelini aşabilseydi ya da buna çaba gösterseydi; Eren'e istediği her şeyi zaten yapabilirdi her daim. Gülseren asla bunun önünde durmayı düşünmezdi.

Veyl | Kırkayak (+18)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin