(3)Babalar ve kızları: İnsan ufka erişemez.

257 26 42
                                    

30 Eylül 2013

Küçük kız çığlık atmamak için direnmekte zorlanıyordu artık. Birbirine bastırdığı dişlerinin arasından, acıyla dolu küçük çığlıklar kaçıp kaçıp duruyordu habire. O kadar ağlamıştı ki, gözleri görmüyordu; tamamen kör olmaya çok yakındı sanki.

Sağ eliyle sol kolunun dirseğini sımsıkı kavramıştı, sol koluna giden kan akışı kesilsin de acıyı hissedemesin diye. Kızgın yağın yanık acısını.

Bundan tam on sekiz gün önce, küçük Eren'in hayatı sonunda değişmeye başlamıştı tıpkı hep dilediği gibi. Ama... her şey tıpkı istediği gibi mi değişmişti? İşte o sorunun cevabını, duymaya ihtiyacınız yoktu: çünkü Eren Gündüz'ün halini gördüğünüzde cevabı çok net alacaktınız.

Her şeyin bir kabusa dönüştüğü 12 Eylül... bundan tam on sekiz gün öncesiydi. O gün, Eren yeni arkadaşı olan; kendinden yaşça çok çok büyük Arkan'dan korkunç bir kelime duymuştu. 'Öldür.' Demişti ona Arkan. Kurtulamadığın insanları öldür.

Ve Eren, ne kadar büyük bir hata yaptığını düşünerek bir daha asla Arkan ile görüşmeye gitmemişti o banka. Hatta ormana bile çıkmamıştı birkaç gün, sırf onu görür diye tırsmıştı.

Elbette, 12 Eylül'de hayatını değiştiren şey kısa süreliğine hayatına girmiş bu tuhaf arkadaş değildi. 12 Eylül'de; Arkan'a bir daha onu görmek istemediğini söyleyip koşa koşa mahalleye kaçtığı günün gecesinde, Eren'in babası Sinan Gündüz küçük kızıyla ilk defa konuşmuştu.

Hem de ne konuşma.

Son iki aydan fazladır babasına karşı farklı bir korku beslemeye başlamış olan küçük kız için, babası ile göz göze gelmek bile tir tir titremesine yetmişti.

O gün Sinan Gündüz geldi, mutfaktaki kırık sandalyeye yaslandı ve Eren'e karşısına geçmesini söyledi. Küçük kız dediğini yaptı. O gün, Arkan'ın korkunç 'Öldür.' sözünden sonra akşam ormanda tek başına oynayacağı masal oyunundan vazgeçip eve kaçmıştı ama hala üstünü değiştirmemişti. Üstünde kırmızı bir perdeden kesilmiş kırmızı başlıklı kız pelerini vardı.

Sinan kızının üstündeki bu tuhaf pelerinimsi kumaşa bakındı. "Nereden buldun bu boku?" diye sordu sert bir sesle.

Eren cevap vermedi. Babası onunla asla konuşmamış ve ona babalık yapmayı reddetmiş olsa bile, Eren şunu biliyordu ki: babalara yapılan yaramazlıklar anlatılmazdı.

Sinan sabra sahip bir adam değildi, kızının cevap vermemesi üstüne göz kapakları sonuna kadar açıldı ve sesi derin bir deliliğin dalgasıyla; "Söylesene," diye yayıldı ortama.

Eren, bir kızın yaramazlıklarını babaya anlatmaması gerektiğini mahalledekileri izlerken öğrenmişti. Ama... Eren karşısındaki tavır karşısında sessiz kalırsa sinek gibi ezileceğini de biliyordu Sinan'ın elinin tersiyle. "Aşağı mahallenin çöplerini karıştırırken buldum. Kestim." Dedi çıkarabildiği kadar yüksek bir sesle. Küçük kızın incecik sesi korkuyla çatlıyordu ve sesi de durmadan kesiliyordu.

Küçük kızının gelecekteki solunum sorunlarına ön ayak olmadan öteki tarafa gitmek istemeyen Sinan, sigarasını yaktı ve içmeye başladı.

Sıkıntılı sıkıntılı dumanı geri üflediği sırada, kendine bir şeyler homurdandı ama Eren ne olduğunu anlayamadı.

Kalbi ağzındaydı küçük kızın. Korkuyordu ama... sonuçta bu adam babasıydı ve onunla konuşuyordu!

Veyl | Kırkayak (+18)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin