4.Bölüm: Çiçekler neden ölür?

12 11 0
                                    

Uzanma kanatlarına , dokunursan ölür kelebek.

*****

Son kez bakıyordum sanki bu dünyaya. Son kez kanıyordu ruhum. Son kez nefes alıyordum. Son kez görüyordum onu. Ve son kezdi göz yaşlarım.

*****

"Onu görmen gerek." diyordu Viona. Haksizlikten kanadımı bile çamurlardan temizleyememiştim. Kıpırdamak istemiyor öylece yatıyordum. Sanki kötü şeylerin geleceğini hissetmiş olmanın ağırlığı vardı üstümde. Bilir misiniz bu hissi? Anlatır mısınız bana? Ne hissediyorsunuz bu ağırlığın altında?

Gözlerimi açtığımda yere düşmüş bir vaziyette duruyordum. Üzerime doğru gelen bir gölge gördüğümde ucabileceğim kadar uçmaya çalıştım. Yine bir çocuk beni kovalıyordu. Hem sövüp hem de kaçmaya çalışırken. Bir çiçek gördüğü için çocuğun dikkati dağılmıştı. Çiçeğin yanından koşarak uzaklaştı. Bir süre sonra annesiyle geldi. "Bak anne bu çiçek sana benziyor." dedi. Çiçeği kopartıp göstermek yerine annesini buraya kadar getirip göstermesi bu çocuğa azda olsa sevgi duymamı sağlamıştı. Fakat unutmamak lazımdı ki o bir insandı. Ve insan en vahşi hayvan olarak bilinen aslan, çita gibi hayvanlardan daha vahşi bir yaratık olabilirdi. Çünkü insanlar çiçekleri de öldürür, hayvanları da öldürür ama asla katil olmazlardı.

*****

İnsanlara bir gram dahi olsa müsemma göstermemek en doğrusuydu. Çünkü insanlar çok çabuk yüz bulur ve çok çabuk yumuşardı. Bunlar elbette kalbi olanlar için geçerliydi. Taşlar hiç bir şey hissetmezdi zaten. Siz hiç bir putun insana taptığını gördünüz mü? İnsanlara neden mi müsemma gösterilmezdi. Aradan belki on belki de onbeş dakika geçmişti. Zaman kavramının pek de bir önemi yoktu aslında. İşte size anlattığım o çocuk annesine çiçeği gösterdikten sonra annesiyle beraber gitmişlerdi. Çiçek mi? Çiçek hala yerindeydi. Bütün güzel duygularıyla güneşle dost olmuş gibi parlıyordu. Zaten her zaman parlayan ışıklar sönmez miydi? Biz parlayamıyorduk bu yüzden de hiç sönmüyorduk. Dediğim gibi çiçek parlamaya devam ederken bir adam dikkatimi çekti. Yerde gördüğü çöpleri topluyordu. Oysa siz şimdi, "doğayı koruyor." dersiniz. Dışarıdan öyle görülebilir. Fakat göstermelik iyilik sadece aptallıktır. Ve yine bu aptallığı insanoğlu yapmıştır.

*****

Bir kadın dikkatimi çekti. Az önce çöp toplayan adamın yanına geldi ve ellerindeki çöpleri aldı. Yüksek bir kırmızılık gözlerimi aldı. Bunun cehennemin kırmızılığı mı yoksa ölümün kırmızılığı olduğunu anlamak çok zordu. Ağaçların bütün dallarından kelebekler hızlıca uçmaya başlamıştı. O güzel çiçek mi? Ateşlerin arasından etrafa bakıyordu. "Yardım edin!" diyordu. "Evim yanıyor!" diyordu. Evim yanıyordu, evimiz yanıyordu. Bize zarar veren yine insanlardı. Octacian'ın gözlerinde yansımamı gördüm. Tablo nasıl mıydı? Alevlerden küle dönen bir orman, etrafta kaçışan hayvanlar. Ve ben... Ateşten kaçmayan bir kelebek gördünüz mü hiç? Ben vardım işte. Ama siz beni hiç görmediniz değil mi? Ateşi içinden yananlar dışardan bir su gibi gözükürlerdi. Onları sakin sanırdınız ama en çok onlar savaş içindeydi. En çok onlar yeniliyordu ateşe. En çok onlar batıyordu dibe. Peki ben neden şuan duruyordum burada? Benimde kaçıp gitmem gerekmez miydi? Octacian elindeki kavanozu işaret etti. Bu Deniz'e düşen yılana sarılır hesabıydı belkide. Hızlıca uçup kavanozun içine girdim. Kapağı kapanmadan benimle beraber bir çok kelebekte içeri girdi. Mavi bir kasanın içine konulduk. Sarsıntıyı hissettiğimizde ormandan olabildiğince uzaklaştık. Ateş gittikçe küçülüyordu. Gözlerim kapanırken o çiçeği gördüm. Bana gülümsüyordu. "Sen kurtuldun." diyordu. "Siz kurtuldunuz." diyordu. Sahi neden ölürdü çiçekler? Bakın yine suçlusunuz. Bakın yine siz canımızı yaktınız. Sahi hiç utanmaz mısınız? Hiç mi düşmez başınız önünüze?

Kelebeklerin Aşkı Kısa Olur Where stories live. Discover now