6.Bölüm:Hayata Merhaba

12 10 3
                                    

Kapalı kapıların ardında bekleyemezdim ölümü, bazen yaşamak gerekirdi.

*****

Bazı anlar vardır. Hayatınızın devamı ve sürekliliği size iki seçenek halinde sunulmuştur. Birisini seçmek zorundasınızdır ve genelde iki seçimde de büyük acılar vardır. İşte ben de bunu yaşıyordum. Anlatın insanoğlu üzülmek ne demektir? Anlatın insanoğlu acıyı en iyi siz bilmez misiniz?

Gözlerimi açtım. Etrafıma bakındım. Gözlerimin onu arıyordu. Gitmiş miydi? Tekrar kafamı yattığım yere koydum. Lanet olsunki bu bir rüyaydı. O kadar gerçekti ve o kadar güzeldi ki anlatamazdım. Ne oluyordu bana? Neden sürekli Viona'yı düşünüyordum. Dıt sesi duyulduğunda fanusun dışına çıktım. Bütün kelebeklerin yanından hızlıca geçiyor bir ihtimal belki buradadır diye hepsine dikkatlice bakıyordum. Fakat yoktu. Gerçekten bir rüya görmüş olmalıydım. Tekrar fanusun içine girdim ve soluklandım. "Bulmam gerekiyor." dedim. Viona'yı bulamam gerekiyordu. Fanusun iki yanında kırmızı bir çizgi vardı ve bu çizgi giriş çıkış yaptığımız ile ilgili sinyal alıyordu. Aklıma gelen fikirle sinsice gülümsedim. Şu an yapmam gereken tek şey zamanı beklemekti.

*****

Dışarı da uçarken bir kelebeğin yanında durdum ve ıslık çaldım. Bütün kelebekler bize bakmıştı. Hepsi olduğu yerde kanat çırpıyordu. "Benim olduğum fanus'a kadar kim daha önce uçarsa yarışı o kazanır." dedim. Yanımdaki kelebek bunu kabul etti ve çizgiyi belirledik. "Hadi bakalım." dedim. Birisi üçten geriye doğru saymıştı. Hızlıca uçmaya başladım. Aşağıda duran çiçeklerden birisini aldım ve diğer kelebek uçmaya devam ederken çiçeğin yapraklarından bir kelebek yaptım. Şimdi asıl amaç buydu. Yarışı kazanmak. Hızlıca geri döndüm ve diğer kelebeğe yetiştim. Bu zamana kadar hiç bir hız yarısını kaybetmemiştim bunu da kaybetmeyecektim. Hızlıca kendi fanusuma girdiğimde zafer kutlamanın sevincini yaşamak için tekrar geri çıktım. Dıt sesi duyulduğunda kendim girmek yerine çiçekten yaptığım kelebeği fanus'a doğru fırlattım. Fanus kapandığında bir süre bekledim. Hızlıca gölge yüzünden gözükmeyecek bir yere kondum. Kapıdan adam girdiğinde hızlıca kapı kapanmadan çıktım. Açık bir pencere arıyordum. Koridorun sonuna doğru bir kapı tekrar açıldı. İçeri giren adam beni fark etmeden saklanmaya çalıştım.

Duvarın köşesine kondum ve adamın gitmesini bekledim. Fakat adam koridorda bir ileri bir geri gidiyor ve telefonda konuşuyordu. "Evet bugün sevkiyat gelecek. Bu büyük bir proje, neredeyse bütün kelebeklerde en az on tane var. Birisinin türünü hala çözemedik. Çok az oldukları biliniyor." dedi. Bu tür kesinlikle benim türüm olmalıydı. Her şeyin fazlası zarar olduğu için lanetli bir kelebeğinde fazlalığı insanlığı tehdit ediyordu. "Bilmiyorum, satan kişi adının 'Octavius' olduğunu söyledi. Kim kelebeğe isim vermek ister ki?" dedi adam tekrar. Benim adım Octavius'tu. İşte bu merak çanlarımı daha çok çalmıştı. "O kelebeği öldürmek gerek aslında ama Gowy izin vermiyor." dedi adam tekrar. Beni öldürmek mi istemişlerdi yani? Adam biraz uzaklaştığında kapıya baktım fakat kapı açık değildi. Huzursuzca yerime geri döndüm.

Kaç dakika bekledim bilmiyorum fakat gözlerim kapanacak gibi oluyordu. Buradan çıkmaktan başka çarem yoktu. Kapıya doğru ilerledim ve kapının koluna kondum. Dışarıdan açan birisi beni görmeyecekti çünkü kapı içeri doğru açılıyordu. Bir süre daha orada bekledim. Bir kadın sesi duydum. "Merak etme bugün bütün Kelebekleri serbest bırakıcam. Aptallar başka yere bile uçmayı bilmiyorlar." dedi. Bu çıkıp gitmek için büyük bir şanstı fakat diğerleriyle beraber kurtulursam daha az dikkat çekerdim. Şimdi bir tercih yapmam gerekiyordu. Geri dönüp bütün kelebeklerle birlikte kurtulmak mı yoksa kendimi şimdi kurtarıp Viona'yı bulmak mı?

*****

Kelebeklerin Aşkı Kısa Olur Where stories live. Discover now