6

3.1K 618 365
                                    

Haiii ben geldiim!

Yazım yanlışlarım varsa affoluna. Keyifli okumalar dilerim lokumlarım! Xx

+++++

İkimizin kabusları birleşmişti. Öpüştükten sonraki gece görerek onunla neredeyse aynı anda uyanmıştık. Bu nasıl mümkün olabilirdi? 

Kabuslarımız nasıl birleşebilirdi? Aynı kabusu ben görürken, o benimle özdeş rüyayı görmüştü. Tıpatıp anlattığı kabus benim kabusumdu. Her detayıyla aynıydı kabusumuz.

Gün daha yeni doğuyordu, ama ailem evde yoktu. Annem ve babam iş seyahetine gitmiş olmalıydılar, ama asla bir mesaj bir not bırakmamışlardı.

Taehyung kabuslarımızın birebir olmasıyla alakalı durumun ciddiyetini fark edince yanıma gelmek istemişti. Ona aynı kabusu gördüğümüzde inanılmaz şaşırmış, emin olup olmadığımı sorgulayarak hatırladığı kabusu detaylandırmıştı. Lakin tüm detaylarıyla aynı kabustu.

Bunun üzerine hemen evden çıkıp yanıma geleceğini söylemişti en son. Bense kahvaltı hazırlamam gerektiğini bilsem bile, bunu yapmak yerine aynanın karşısına geçerek sadece düşüncelerime dalmıştım.

Nasıl olur da böyle bir durum yaşanmış olabilirdi? Terapide bunu derhal anlatmam şarttı, Bayan Cha'ya mesaj atmıştım bu yüzden, ama henüz uyuyor olmalı ki geri dönüş sağlamamıştı.

Aynanın köşelerinde gri bir duman belirmeye başladığını fark edince kaşlarım çatıldı. Gri dumanlar gittikçe kara bir dumana bürünürken, ürksem bile parmaklarım refleksle aynanın içinden çıkmaya başlayan dumanlara kaydı.

Parmak uçlarımı aşındıracak şekilde kaşıyan dumana dokunduğum anda daha da yoğunlaştı ve sonra işaret parmağımın kesildiğini hissedince acıyla elimi geri çektim.

Hışımla bir adım geri çekildiğimde parmağımdaki ufak kesikten sızan kan lekesine baktım. Gözlerim sonra yükselerek aynaya kaydığında dumanların tamamen kayıplara karıştığını gördüm. 

Aynadan havada tuttuğum elimi gördüğümde, saniyeler öncesinde dumanın kestiği parmağımın sapasağlam olduğunu gördüm. "Aman Tanrım." diye fısıldarken gözlerim hızla parmağıma kaydı.

Parmağımdaki kesiğe dair en ufak bir iz yoktu. Hiç kesilmemişti. "Az önceki yanılsama neydi öyle?" Bir tür illüzyon muydu? 

Her geçen saniye hayatım biraz daha karmaşıklaşıyordu ve bu beni deli gibi yormaya başlamıştı. Taehyung ile tanıştıktan sonra bir şeylerin daha da farklı şekillenmeye başladığının farkındaydım. Onu da kötü kabuslarımın arasına sürüklemiş gibi hissetmeden edemiyordum ve bu da bana suçlu hissettiriyordu.

Deli gibi gerilmiştim ve bir daha benimle aynı kabusu görebilme ihtimalini düşündükçe mümkünmüş gibi daha da geriliyordum. Tıpkı benim yaşadığım bu sancılı ve süregelen, bitmek bilmeyen sürüklenişe onun da dahil olmasını istemiyordum, hem de benim yüzümden...

"Umarım bir daha kabus görmezsin Taehyung..." diye fısıldadım kendi kendime. Tam o sırada zil sesi kulaklarımı doldurdu.

Onun da tüm bu kötü kabus girdabının içine hapsolması en son isteyeceğim şey bile olamazdı. Bana tek el uzatan, yardım etmeye çalışan, beni anlayıp yanımda olmaya çabalayan birinin de bu kabusların karanlık zindanlarında, zifiri ve dipsiz kuyularında hapsolmasını istemiyordum. Ne çektiğimi ve nasıl hissettirdiğini en iyi ben bilirdim çünkü. Her biri diğerinden daha gerçekçi oluyordu.

Bir yandan düşüncelerimde boğulurken bir yandan da odamdan çıkıp basamakları inerek sokak kapısına doğru koşturdum.

Soluk soluğa kapıya vardığım anda kilitli kapıyı açtığımda, karşımda Taehyung'u görmeyi beklesem de kimseyi göremeyince kaşlarım çatıldı. Kapı eşiğine doğru başımı çıkarıp verandanın sağına ve soluna baktığımda etrafta hiç kimseyi göremedim.

BROKEN CLOCK • TAEKOOK ✓Where stories live. Discover now