90+5- Aile

91 3 5
                                    

"Aşkın iyi misin?" Çağın abinin arkasından hızla yanlarına gittiğimde Aşkın'ın elinden kanlar aktığını gördüm. En azından kimse ölümcül bir darbe almadı diye düşünürken yüzümü ekşittim çünkü elini derin kesmiş olmalıydı ki kanaması çoktu.

"Bir şey yok, sakinleşelim lütfen. Gökalp, abiciğim sen de geç şöyle tamam mı?" Aşkın ortamı sakinleştirmeye çalışırken Gloria Gökalp'i yanına çekmiş ben ise kanamayı durdurmak için bir şeyler arıyordum.

"Al bunu saralım." masada bulduğum mendili Aşkın'ın eline sararken biraz daha geriden kesilse damarlarının kesilebileceğini gördüm.

"Çok kötü olmuş, bir doktora göstermek lazım."

"Bizimkilerin yanına gidince orada dikiş attıracağım, söz. Şimdi o kadar zamanımız kalmadı." Aşkın Beni ikna etmek ister gibi gözlerini kırptı.

"Tamam ama bir pansuman yapmamız gerek, kanaması durmuyor."

"Benim kanım biraz zor duruyor ama sıkıntı yok, saralım yeter." Aşkın biraz rengi kaçmış halde bana gülümsemeye çalışıyordu.

"Serra, Aşkın ve Mercan. Oturun hadi, iyi görünmüyorsunuz ve şu an bir şey olursa inanın hiç zamanımız yok." Çağın abi ciddi bir şekilde herkesi uyarırken hepimiz onu dinleyip oturmuştuk. Kriz yönetimi iyiydi.

"Hatta ben Aşkın'ı revire götüreyim, siz o sırada hazırlanın tamam mı? Gökalp bak hamile iki tane kadın var sakın yanlış bir şey yapma sadece kendi canına sebep olmazsın abim. Halledeceğiz, tamam mı?" Gökalp gözlerini yere dikmişken kafasını salladı. Çağın abi ise onun omuzuna vurup ayağa kalktı.

"Çağın abi sıkı tut, bir şey falan olur iyi görünmüyor." ben Çağın abiyi uyarırken Aşkın ayağa kalktı.

"İyiyim ama haliyle biraz canım yanıyor, aklın bende kalmasın Çiçek. Seni seviyorum." yanıma gelip makas aldıktan sonra gitti. Onun da pek tadı yoktu benim de.

"Hadi toparlanalım." Gloria ayağa kalkıp sünirle odasına gidince biz de eşyalarınızı toplamak için odalarımızda gittik ancak Gökalp yerinden hareket bile etmedi. Eşyalarını burada bırakıp bırakmaması şu an umursayacağı son şeydi.

Zaten çok eşya çıkarmadığımdan odadaki iki üç parça eşyayı valizime sıkıştırıp kapattım ve valizimi salona çıkardım.

"Gökalp..." ona seslendiğimde bana döndü, şu an ne yaşandığını o bile anlamıyordu.

"Ben nasıl böyle bir şey yapabildim? İnanamıyorum. Nasıl üstesinden geleceğimi de bilmiyorum."

"İnsanın alışamayacağı acı yok, zamanla geçecek. Yapmamayı varsaymakla olmuyor. Yapmışsın çünkü ama kendine yeni bir sayfa açmak senin elinde. Gloria'nın seni affedeceğini sanmıyorum ama herkes aynı hayatını devam ettiremez, bu da hayatın acımasızlıklarından birisi."

"Farkındayım. Benim gibi bir adamla olmasını ben de istemiyorum ama ben yaşamak da istemiyorum."

"Of! Deli misin ya sen? Bu takımın erkeklerinde adet falan mı ayrılık olunca intihar etmek? Bana bak, hiçbir şey yapmıyorsun. Beni dellendirme. Bu olay çözülene kadar da adam gibi duruyorsun. Sanki başka bir şeyler de var bu işin içinde."

"Tamam." benim sinir krizi geçirmeme şaşıran Gökalp düzgünce durmuş ve beni onaylamıştı. Bir anda bu halinin kesilmesi iyiydi.

"Bana bak, o geceye dair ne kanıt bulabiliyorsak bulacağız. Bu işte başka şeyler var gibi hissediyorum."

"Gerçekten sen bana inanıyorsun değil mi Mercan?"

"Bu kadar seven birinin bunu yapabileceğine inanmıyorum. Şimdi hazırlan çıkacağız birazdan." ayağa kalkar kalkmaz kapı açılma sesiyle beraber Aşkın'ı gördüm.

"Bebeğim, iyi misin?" yanına gidip ona sarıldığımda o da bana sarılıp beni öptü.

"İyiyim çok şükür. İyiyiz." bana sarılmayı bırakmadan konuştuğunda gülümseyerek onun göğsüne yaslandım. Ben Aşkın'ı çok seviyordum ama babamı silmek çok kötü bir histi. Babalar evlatlarını affetmez miydi?

"Başkan beni aradı, siz aşağı inin, biz Gökalp'le bizim odadaki eşyaları alıp yanınıza geliriz." Çağın abi Gökalp'e gel yaptıktan sonra onlar gitti ve biz de toparlanıp aşağı inmek için kapıya yöneldik. Ben valizimi alacakken Aşkın elimden çekip aldı.

"Artık babayım. Benim taşımam lazım." Aşkın iyice role girmişken yaralı olmayan eliyle valizi çekerken diğer kolunu elini bana değirmeyecek şekilde belime doladı. Gerçek bir baba havası veriyordu yalan yok, hemen adapte olmuştu.

"Senin de hemen baba olasın varmış."

"E zaten. Ben dedim, sen benim kaderimsin. Seninle aile olacağız."

"Olacağız, gerçekten. En iyi tarafı da hiçbir zaman kimseye güvenemediğim bir hayatta birine güvenip o kişiyle aile olabilmek. Senin o sorumluluğun altından kalkabileceğini bilmek."

"Ben de senin için her şeyi yapıyorum. Alkolü bile o kadar azalttım ki, bu bağımlılığın sonuna geldiğimi hissediyorum. Gelmek zorundayım Mercan. Belki, ne bileyim babanla aranı düzeltebiliriz. Aile olalım derken tam olalım Mercan. Babaannen, deden torunlarını görsün. Baban da gelsin bize, sohbet edelim."

"Peki ya senin annen?" Asansörü beklerken duraksamaya bile gereksinim duymadı ama ben duraksadığını anladım. Afalladı, yüzü düştü ama hayat bizi üzüyor diye gerçeklerden kaçamazdık.

"Aşkın." ona seslendiğimde o kadar dalmıştı ki seslendiğimi bile anlamadı.

"Aşkın!"

"Efendim!" ürküp biraz sesli tepki verdiğini fark edince  şaşırdı ama gözyaşlarını silemedi. Biraz fazla şok olmuştu. Annesi bir nevi kardeşinin ölümüne sebep olmuştu çünkü, kolay değildi.

"Aşkın, diyorum ki annen-"

"Denerim. Ama dahasına söz veremem aşkım. Ben o anıları silebilir miyim? Annem onu gram umursamamamı kaldırabilir mi bilmiyoruz. Dahası o yüzden yok."

"Biliyorum, ama hayat ve aile bağı bu kadar kolay atılmamalı."

"Bizim hiçbir zaman ailemiz olmadı, senin belki ailenle bağın var ama ben orada burada büyümüş hissediyorum Çiçek."

Asansör geldiğinde bindik ve bizimle birlikte binen kızlar gibi ölüm sessizliğine gömüldük çünkü daha konuşacak bir şey yoktu, yaralarımızdan konuşup yeniden yaralanmıştır.

Aşk SahasındaHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin