BÖLÜM 58

1.9K 145 56
                                    




Portreme baktım.

Beyaz bir elbisenin içindeki, saçlarına çiçekler serpiştirilmiş gülümseyerek bakan kız çok yabancı hissettirmişti. Bana benzeyen başka biriydi sanki.

Tüm detaylar öyle incelikle işlenmişti ki, bir fotoğrafa bakılarak çizildiğine inanmak mümkündü. Böyle bir fotoğrafım olmadığına emindim oysaki. Ama gerçekliği bir an için kendimden şüphe etmeme bile neden olmuştu.

Banyonun kapısı açıldığında ona bakmadan, "Bu ne?" diye mırıldandım.

Birkaç adımda yanıma gelip benimle beraber tabloya bakmaya başladı.

Göz ucuyla ona baktım. Beline bağlamış olduğu havlu, aceleyle duştan çıktığını gösteriyordu. Yarasının üzerine su geçirmeyen bantlardan yapıştırmayı akıl edebilmişti neyse ki.

Bakışlarımı yüzüne çevirdim.

Gözlerini kırpmadan, hatta eğer uydurmuyorsam nefes bile almadan tabloya bakıyordu. Hem de büyük bir hayranlıkla.

"Bana bir kere böyle bakmadın." derken sesindeki hayal kırıklığını fark etmemek elde değildi.

Gözlerini kapattı ve birkaç saniye bekledikten sonra bana dönüp baktı.

"Ben de hayal ettim ve ortaya bu çıktı."

Yutkundum. Çok zor bir yutkunuş olmuştu benim için. Boğazımda oluşan yumru gitmek bilmiyordu. Ama gardımı indirmeye niyetim yoktu. Omuzlarımı dikleştirip yüzümü buruşturdum.

"Bu ben miyim şimdi?" diye sordum alaylı bir tavırla. "Yüzümü benzetmişsin ama detaylar olmamış. Ben beyaz giymem. Çiçek de sevmem ayrıca. Olmamış." Üzgünüm, bundan daha fazlası çıkmayacaktı ağzımdan.

Bakışları değişti. Gözlerinden geçen hayal kırıklığı dalgasından sonra kopkoyu gözlerini gözlerime sabitledi.

"Taşın bile kalbi var derler." Sesi yüksek değildi, sadece kırgın gibi çıkıyordu. "Benim bile varmış." derken nefes verip gülümsedi. Sanırım bana acıyarak gülümsemişti, hem de kendi haline bakmadan.

Yüzünü yüzüme iyice yaklaştırdı ve fısıldadı. "Ama senin yok."

Nefesimi tuttum. Kalbimin üzerinde anlık bir sızı hissettim, sanki buradayım demeye çalışıyor gibiydi.

"Olsaydı, biraz benim için acırdı çünkü."

Gözlerimi kırpmadan ona dik dik bakmayı sürdürürken dişlerimin arasından, "Sus." diye mırıldandım.

Beni duymazlıktan gelip, "Tek bir şans istedim senden." diye devam ettiğinde, bunun sonunun gelmeyeceğini anladığım için ve hiç tartışma modunda olmadığımdan usulca yanından geçip kapıya ulaştım. Tam odadan çıkmak üzereydim ki o inatla konuşmasını sürdürdü.

"Hata yaptığımı kabul ettim, pişmanım dedim. Değişmeye hazırım, iyileşeceğim dedim. Her şeyi baştan yazalım, nasıl istersen öyle olsun dedim ama tek bir şans vermedin bana."

Elim kapının kulpunda kalmıştı. Ona sırtım dönük bir şekilde tepkisizce, söylediklerini dinledim. Bağırmamıştı. Öfkeli de değildi, sadece sesi fazlasıyla yorgun çıkmıştı.

Ona dönüp bağıra çağıra, daha önce defalarca kez söylediğim şeyleri tekrar haykırmak istiyordum ama bu sefer beni durduran bir şeyler vardı. Ya da belki de sadece yorgundum. O yüzden hiçbir tepki vermeden kapıyı açtım ve odadan çıktım. Yapabilecek daha iyi bir hamlem yoktu çünkü.

Kendimi, bana hazırlattığı odaya atıp kapıyı kapattıktan sonra kapıya yaslandım. Dolan gözlerimin önünde ellerimi sallayarak geri gitmeleri için uğraşıyordum ama ağlama isteğimi bastıramıyordum. Çok saçmaydı. Şu an böyle bir karmaşa yaşıyor olduğuma inanamıyordum.

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Jun 16 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

KANERHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin