Asi duyduğu cümleyle beraber bir an için öylece durup adamın gözlerine bakmaya devam etmiş ve ellerinin ise hafiften terlemeye başladığını hissetmişti. Yine de bütün bunlara aldırmadı. Sanki şu anda hiçbir şeyin bir önemi yok gibiydi.
"Konuşmadık. Çünkü değilim." demişti hafifçe gülümseyerek adamın sorusunu yanıtlarken. Utanmaya başlamıştı birden bire. "Yüzüme baksana, beneklerim bile var."
Asi'nin gülerek söylediği cümleler, Alaz'ın gözlerinin onun yüzünde defalarca kez gezinmesine yol açmıştı. Ve bu gezinti çok uzun bir süre boyunca devam etti.
"İsterse tüm yüzün beneklerden oluşsun. Yine de bu gerçeği değiştiremez hiçbir şey."
"Göz doktoruna gitmeni söylemiştim sana."
"Ben de sana bir de benim gözlerimle bakmanı söylemiştim." diye hatırlattı Alaz da tıpkı onun gibi pes etmeyerek. Ardından derin bir nefes alıp vermiş ve oturduğu yerde kıpırdanarak bedenini tamamen Asi'ye doğru döndürmüştü. Hemen sonrasında Asi'nin yumuşak ve sıcacık ellerinden kendi ellerini nazikçe kurtardı ve sonrasında ellerini kaldırıp kızın iki yanağını da şefkatli bir şekilde tuttu. Bu temasla birlikte bakışları yeniden buluşmuş ve Asi ise kalp çarpıntıları eşliğinde gözlerini bile kırpmadan ona bakmıştı. "Asi?"
"Efendim?"
"Senden bir şey isteyebilir miyim?"
"Ne istiyorsun?"
"Hani sen dünyanın en güzel kızısın ya?" dedi Alaz ona gergin bir şekilde bakarken. Ardından derin derin solumuş ve kulaklarını uğuldatan tedirginliği geri göndermeye çalışarak konuşmasına devam etmişti. "Beni de dünyanın en mutlu adamı yapar mısın o zaman?"
"Nasıl olacakmış o?" diye sordu Asi tek kaşını kaldırarak. Aslında adamın demek istediği şeyi zaten anlamıştı. Ama kendisine verdiği sözü tutmak zorunda hissediyordu kendisini. Bu nedenle de Alaz'ın kendi ağzından itirafını duymadan önce pes etmeye niyeti yoktu.
"Anlamadın mı gerçekten?"
"Hayır." diye yalan söyledi Asi kafasını iki yana sallayarak adamın gözlerinin içine baktığında. Alaz'ın yanaklarını okşayan baş parmaklarına kapılmamak için güçlükle direniyordu o sırada. "Anlamamı istiyorsan eğer, açıkça söyle ne demek istediğini."
"Peki. Haklısın." dedi Alaz boğazını temizleyerek ona oldukça gergin bir bakış atarken. Ellerini kızın yanaklarından usulca çekti ve kendi önünde tedirgin bir şekilde birleştirdi. Hemen sonrasında ise bir kez daha derin bir nefes almış ve Asi'ye doğru biraz daha yaklaşarak, konuşmaya başlamıştı. "Asi ben.. Ben.."
"Sen?"
Asi, Alaz konuşamayacak kadar gerildiği için, ona yardım etmek adına sormuştu bu soruyu. Açıkçası Asi onu ilk kez böyle görüyordu. Bu zamana kadar Alaz'ın bu derece gergin olduğu bir ana şahit olmamıştı hiç. Gözlerine dolu dolu bir telaş mevcuttu ve panikle hızlı nefesler alıp veriyor, sürekli olarak kocaman kocaman yutkunuyordu. Az sonra yeniden konuştuğunda da bu ruh halini kendisi de belirtmişti.
"Özür dilerim, panikledim de biraz."
"İyi misin Alaz?" diye sordu Asi onun korkak gözlerine bakarken. Bunu sorma gereği duymuştu çünkü Alaz'ın titreyen ellerini birbirine kenetlediğini görmüş ve bir an için adamın cidden de başını belaya sokup sokmadığından emin olamamıştı.
"İyiyim." dedi Alaz boğazını milyonuncu defa temizlediğinde. Sokakta ıslanmış köpek yavrusu bakışlarıyla Asi'ye bakıyordu şimdi. "Heyecan yaptım. Özür dilerim."