14

190 16 9
                                    

29 Nisan 2022

Adem odaya getirilen kıyafetleri zorla da olsa Kerem'e giydirdi. Kerem ilk başta kendi giyebileceğini söylemişti ama Adem bunu reddetmişti. Kerem'de biliyordu elbette tek başına giyemeyeceğini ama yinede gururuna yedirmek istemiyordu.

Adem bir kolunu Kerem'in sırtının altından, bir kolunu bacaklarının altından geçirerek kucağına aldı narince. Hiç beklemediği bir şekilde ağırdı.

Dikkatli bir şekilde tekerlekli sandalyeye oturttu ve bacaklarını düzgünce sandalyenin ayaklıklarına yerleştirdi.

"Rahat mısın?" diyr sordu Adem.

"Hissetsem belki söylerdim." diye mırıldandı Kerem.

Adem derin bir nefes alıp verdi. Sorması bile hataydı ama elinde değildi. Onun rahat hissetmesini istiyordu.

Odadan çıktıklarında koridorun sonundan onlara yaklaşmakta olan Dilara'yı gördü.

"Hocam, Kerem beyin menajeri telefonda." dedi elindeki telefonu göstererek.

Adem, Kerem'e bir bakış attı.

"Ne yapalım?" diye sordu Adem.

"Daha sonra arayacağımı söylersen daha iyi olur, şuan konuşacak durumda değilim." dedi Kerem, Dilara'ya karşı. Dilara hızla kafasını sallayıp Kerem'in dediklerini yaptı.

Adem sandalyeyi ittirmeye başladığında asansöre doğru ilerledi. Dilara'da yanlarında yürürken kaçamak bakışlarla Adem'e bakıyordu.

"Adem hocam, Kerem beyle tanışıklığınız var mı?" diye sordu Dilara. Üçü birlikte asansöre binerken Kerem bakışlarını Dilara'ya dikti. Bu kızda normal olmayan bir şeyler vardı, bunu hissetmişti.

"Eski bir arkadaşım." dedi Adem. Kerem alayla sırıtıp önüne döndü. O da biliyordu eski sevgilim diyemeceğini ama yine de zoruna gidiyordu.

"Oh, işte buna şaşırdım." dedi Dilara.

Kerem, "Neyine şaşırdın anlayamadım?" diye sordu ama ses tonu biraz sinirli gibiydi. Adem kaşlarını çatıp Kerem'e baktı.

"Yani... ne bileyim. Adem hoca pek dışarı adamı sayılmaz aslında. Genelde evde veya hastanede takılır." dedi Dilara.

Kerem şaşkınlıkla kaşlarınj kaldırıp ve alaycı ses tonuyla, "Ya, ne kadar çok tanımışsın Adem'i." dedi.

"Tamam susun artık. Dilara burnunu işin olmayan konulara sokma, Kerem sen de önüne dön." dedi Adem.

Adem, Dilara'nın ona olan ilgisinin elbette farkındaydı ve yüz vermemek için elinden geleni yapıyordu. Kerem'in neden bu tavırları sergilediğini ise bilmiyordu.

Asansör kapısı açıldığında çıktığı gibi geri girdi ve kapıyı kapatmak için düğmeye bastı.

Bütün paparazziler alt kata doluşmuştu. İyiki onları gören olmadan hızlıca hareket ettiler.

"Bir bu eksikti." diye mırıldandı Kerem.

Adem otopark katının düğmesine basıp bekledi.

"Dilara, sen Kerem'in çıkışını yaparsın. Artık benim gözetimimde." dedi Adem. Dilara onu hızla onayladı.

Asansörün kapısı tekrar açıldığında sandalyeyi ilerletti Adem. Arabasını park ettiği kısma doğru ilerlerken telefonu çalmaya başladı. Bir eliyle sandalyeyi iteklerken, diğer eliyle telefonu cebinden çıkardı.

Çiçek'im arıyor...

"Efendim." diye cevapladı Adem.

"Ya baba, evde süt kalmamışta gelirken alsana." dedi Çiçek.

Kerem karşı taraftan duyduğu 'baba' kelimesiyle kaskatı kesildi.

"Tamam, alırım. Bizde geliyoruz zaten." dedi.

"Tamam baba, görüşürüz." deyip kapattılar telefonu.

Arabanın önüne geldiklerinde anahtarla açtı. İlk önce dikkatli bir şekilde Kerem'i ön koltuğa yerleştirdi ve sandalyeyi katlayarak arka bagaja yerleştirdi. Kendiside sürücü koltuğuna yerleşip arabayı çalıştırdı.

Otoparktan çıktıklarında Kerem'e baktı.

"Bir kızım var." dedi Adem.

Kerem ona dönüp, "Evet, duydum sesini." dedi.

Adem ona kızının isiminin nasıl Çiçek olduğunu açıklayacaktı bilmiyordu. Kerem'in vefat etmiş olan kızının isminin Çiçek olduğunu küçük Adem'den öğrenmişti. Ve bu onu çok zor bir duruma sokmuştu.

"İsmini az çok tahmin edebiliyorum." dedi Kerem. "Yani, o sözü unutmadıysan tabii."

"Unutmadım." dedi Adem. "Şey... başın sağ olsun bu arada."

Kerem ona kaşlarını çatıp baktı.

"Oğlun söyledi, kızın..." Devamını getiremediğinde Kerem usulca başını salladı.

"Dostlar sağ olsun." dedi Kerem yüzünü cama doğru çevirip. "İsmi Çiçek'ti, yaşıtlarına göre fazla zekiydi. Daha on bir yaşındaydı, sadece on bir." Burun çekme sesi duyulduğunda Kerem'in ağladığını anladı. "Sarı lüle lüle saçları vardı. Bana pek benzediği söylenemezdi, daha çok annesine benziyordu ama hâl ve hareketleri tıpkı bendi. Tıpkı benim gibi futbol aşığıydı, beraber izler, beraber bağırırdık. Onu hiç bir zaman medyaya yansıtmadım, böylede olması gerekiyordu. Medya fazla acımasız çünkü, herkes istediğini diyebiliyordu."

Adem onu can kulağıyla dinliyordu.

"Bir gün okuldan eve geldi. Yüzüme bile bakmadı, o zamanlar Adem bir yaşına yeni girmişti. Ne olduğuna bakmak için odasına girdim ve ağladığını gördüm. Ona 'neden ağlıyorsun' diye sordum, o ise bana 'neden yalan söyledin' diye bağırmaya başladı. Ben en başta ne olduğunu anlayamadım. Sonra ise 'seni hiç bir zaman tanıyamamışım' dedi. O an geldi aklıma futbolcu olduğumu öğrenmesi."

Adem ne diyeceğini bilemeden dinlemeye devam etti.

"Birden bire odadan fırladı gitti. Koşar adımlarla evden çıktığında peşinden koştum. Sokak boyunca koşmaya başlarken caddeye çıktı ve... ve...."

"Tamam, devam etme." dedi Adem elini Kerem'in omzuna atıp okşadı.

"Ben sadece onu korumak istemiştim." dedi Kerem sesi titreyerek.

Adem, "Biliyorum, biliyorum güzelim. Senin bir suçun yok." dediğinde başını hızla iki yana salladı.

"Hayır, benim suçum. İlk başta ona söylemem gerekirdi." dedi Kerem. Kızarmış kahverengi gözlerini Adem'e çevirdi. "Ben berbat bir babayım."

"Hayır değilsin. Küçük Adem'i görmesem sana belki inanırdım ama sen harika bir babasın." dedi Adem.

Kerem kıkırdadı. "Küçük Adem..."

"Evet." dedi Adem gülümseyerek.

"Özür dilerim." dedi Kerem burnunu çekerek.

Adem ne için özür dilediğini merak etti.

"Seni unutamadığım için."

Geçmiş Ve Gelecek - bxb ✓Where stories live. Discover now