35.Bölüm

24.5K 1K 48
                                    

Hayatım kontrolünü eline geçirmiş gibi görünüyordu. Zaten artık bende sorgulamayı bırakmıştım. Sorgulamak daha fazla düşünmeyi de beraberinde getiriyordu. Bonus gibi... Ama bu istediğim türde bir bonus değildi ne yazık ki.

Aybars'ı affetmiştim. Hem zaten olanlardan sonra en suçsuz insanlardan biri de O'ydu. Beni üzmektense vazgeçmeyi tercih etmişti. Cesurdu ve ben öyle olduğumdan pek emin olamıyordum ama en azından kararlıydım.

Adımlarımı daha inançla atıyorum artık. Kahraman'la aramı düzeltme çabasındayım ek olarak. Aslında tam olarak düzeltme sayılmaz, kaynaşma diyelim. Ah bu arada Ceylin'le sevgili olmalarına çok sevindim. Ailem yok diye hayıflandığım uzunca bir sürenin ardından bu durum hoşuma gidiyordu. Ailem gün geçtikçe daha da büyüyordu. Yalnız olmadığımı bilmenin verdiği o hissi tarif edecek kelimeyi bulmakta zorlanıyorum. O kadar eşsiz ki...

Bu arada sanırım albüm çıkaracağım. Aslında bu aklımda olan en, en, en, en son şeydi. Aslında liste yapsam içinde yer bile almazdı ama Melis ve Aybars beni resmen oyuna getirmişlerdi. Melis'in abisiyle Aybars arkadaş olduğunu için hala görüşüyorlardı. Tabi ben bunu unutmuştum o ayrı. Aybars tamamen arkadaşça yaklaşıyordu bana. O böyleyken uzaklaştıramıyordum kendimden. Mantığım onunla aramda bir bağ oluşmasının saçma olduğunu söylüyordu ama kalbim onu üzmek istemiyordu. Arkadaşlığı iyi geliyordu. Kimse Korci'min yerini tutamasa da, Aybars'ta tanıyordu beni. Nasıl biri olduğumu iyi biliyordu. Neyleri yapmayacağımın ya da neylere kızacağımın farkındaydı. Zorlamıyordu. Sadece destek veriyordu. Yine de beni oyuna getirmiş olduklarını öğrendiğimde çok kızmıştım. Resmen Melis'le işbirliği yapmıştı.

O günden sonra değişen birçok şey oldu. Kunter'in barışma çabaları gibi... İşin tuhaf yanı hala neden bu durumda olduğumuzu bilmiyordum. Söylememişti. Sormamıştım. Benim onu affetmemi istediğini söylerken içten olduğunu biliyordu bir yanım ama affedemezdim. İstesem de olmazdı. Yapamazdım. Çünkü bir kez daha yıkılırsam kalkamazdım. Enkaza dönerdim. Kendimi toparlamaya başlamışken onu tekrar hayatıma sokamazdım. Fakat pes etmiyordu. Varlığını sürekli belli ediyordu. Zaten bir çaba harcamasa da sürekli onunla dolu olan aklım onu bana unutturmuyordu ya neyse.

Korktuğum gibi hamile kalmamıştım. Anne olmak istemediğimden değildi. Elbette ki istiyordum ama zamansız gelen bir bebek her şeyi daha da karıştırırdı. İçten içe istiyordum aslında ondan bir parça ama vicdanım barışmaya iterdi o zaman beni. Bebeğimi babasız büyütüp ona haksızlık edemezdim çünkü.

Aynadaki görüntüme bakıp gülümsedim. Sanki bir olgunluk çökmüştü üstüme. Arada çılgın ve çatlak hallerime başvuruyordum ama içten içe daha farklı hissetmeye başlamıştım. Acı insanı olgunlaştırıyordu gerçekten.

Kalabalık bir yemek düzenlemiştik. Kahraman- yani abim- bana çok değer veriyordu. Sürekli onunla vakit geçirmek için öncü olmam da hoşuna gidiyordu.

Evet, bu yemek olayı benim başımın altından çıkmıştı. Hafta da bir kez de olsa hep beraber vakit geçiriyorduk.

Çalan telefonla gülümsedim. Kim olduğunu biliyordum. Telefonu açınca, "Hey yakışıklı" dedi.

"Selam vermenin modası mı geçti lale" Sırıttım.

Korcan her şeyimdi. İyi ki hayatımdaydı. İyi ki benimleydi. O'nsuz bir dünya düşünemiyordum. Bazen Kahraman'ın onla aramdaki bağı kıskandığını seziyordum ama elimde değildi. Korcan'ı o kadar başka yere oturmuştum ki tahtını kimse sallayamazdı.

"Bende seni seviyorum" dedim alay ederek.

"Biliyorum bebeğim. Haklısın."

Güldüm. "Ukalasın biliyorsun değil mi?"

S A R EWhere stories live. Discover now