İstisna-28

9.1K 424 3
                                    

Metenin mesajla attığı adrese geldiğimde cam kenarına geçip herhangi bir masaya oturdum. Metenin bana Muratla ilgili ne söyleyeceğini merak ettiğimden gelmiştim buraya ve Mete de bir an önce gelse iyi olurdu.

"Selam." Gülümseyerek tam karşıma oturdu ve yine gülümseyerek yanımıza gelmiş olan garsona siparişini verdi. Ben de siparişimi verdikten sonra yanımızdan uzaklaşan garsonun ardından baktım.

"Ne için çağırdın beni?" Rahat tavırlarıyla karşımda yayılıyordu ve tek ayağıyla ritm tutuyordu. Tuttuğu ritmi dirseklerim altındaki masanın titremesinden anlıyordum fakat rahatsız olmuyordum.

"Dur be kızım, kahvelerimiz gelseydi?" Bakışlarımı nihayet mutfak tarafından ona çevirdim.

"Boşa harcayacak vaktim yok Mete. Merak ettiğim için geldim, söyle ve gideyim."

"Tamam tamam." Benim gibi masaya eğilip dirseklerini masaya yerleştirdi. "Sana bir teklifim var." Tek kaşımı kaldırdım.

"Ne teklifi?"

"Muratın Sibele inandığını söylemiştin." Başımı salladım. Ne yazık ki kuzenciğim o ucuz kıza inanıyordu, hatta bana sırt çevirecek kadar. "Bu canını sıkıyordur. O gece söylediği söyler... kırıcıydı." Beni hiç tanımayan biri bile böyle düşünüyordu ya, ah be Murat! Ne diyeyim ben sana?

"O geceden beri hiç konuşmadık. Sadece şu gazetede çıkan haberden sonra aradı ama ben açmadım." Yüzüne yeniden o klasik gülümsemesini yerleştirdi.

"İyi yapmışsın. O kadar zaman geçmiş, arasa ne olur, aramasa ne olur?" Gözlerimi kırpıştırdım.

"Senin derdin ne?" Cidden derdi neydi? Biz Meteyle böyle bir konuşma yapacak kadar yakın mıydık? Hayır! Hiç de değildik!

"Derdim falan yok. Sadece sana yardım edebileceğimi söylemeye çalışıyorum."

"Nasıl olacakmış o?"

"Sibeli arayabilirim. Onunla bir görüşme ayarlarım ve sen ve Murat şans eseri bizim görüşmemize tanık oluverirsiniz." Telaşla başımı iki yana salladım.

"Bunu Murata yapamam."

"Ne?"

"Çok canı yanar. Hayır bunu yapamam." Gülümsemesi yüzünden yavaşça silindi.

"Berra. Bunu söylemek bana düşmez ama... kuzenine gereğinden fazla değer veriyorsun. Acı çeksin çekmesin, o kızla olmasından daha iyi değil mi?" Şuan bunun ayrımını yapamazdım. Daha mı iyiydi? Belki. Ama yine de bunu yapamazdım. Başka bir yolu olmalıydı, belki Murat beni dinlemeye karar verirdi kim bilir.

Garson kahvelerimizi öne bırakıp masamızdan uzaklaşırken gözlerim yine benden bağımsız takibine başladı. Ardından gözlerim çevreyi hiç umursamadan açık açık bana bakan adama çevrildi.

Ne işi vardı bu herifin burada? Yoksa yine mi takip ediliyorum?

Yavaşça Meteye döndüm.

"Şimdilik bu teklifini reddetmek zorundayım Mete. Acaba düşünmek için bana biraz süre verebilir misin?" Başını salladı.

"Tabi ki." Yavaş yavaş ve de ne Meteye ne de Savaşa bakmadan kahvemi içtikten sonra Meteye gideceğimi söyleyip ayağa kalktım.

Kafeden çıkarken cama yansıyan yansımadan Savaşın da kalktığını gördüm. Hadi bakalım! Bu sefer neye sinirlenecek?

Arabamı parkettiğim yere yürüdüm ve kapıyı açıp içeriye girdim. Motoru çalıştırdığım sırada yolcu kapısı açıldı ve Savaş hiç yüzüme bakmadan arabaya girdi.

Hiçbir şey söylemeden evime doğru sürmeye başladım. Nereye gittiği umrumda değildi, isterse gerisini taksiyle gitsindi. Şuan kendimi Savaşın kaprisleriyle uğraşamayacak kadar bitkin hissediyordum.

"Bana ne konuştuğunuzu anlatacak mısın?"

"Sonra. Şuan kendimi çok yorgun hissediyorum." Sesini çıkarmadı.

Siteme girip arabayı parkettim ve arabadan çıktım. Oda çıktığında arabayı kilitledim.

"Görüşürüz." Ardıma dönüp binama yürmeye başladım. Asansör yerine merdivenlere yöneldim. Evet yorgundum ama eve gidersem direkt uyuyacağımı ve de düşünmeye hiç fırsatım olmayacağını biliyordum. Ve de sırf düşünmek için yedinci kata yürüyerek çıkıyordum.

Acaba Metenin teklifini kabul etse miydim? Ne kaybederdim? Hem belki Murat yaptığına pişman olurdu ve-

Nefes nefes kapımın önüne geldiğimde gördüğüm ayakkabılarla düşüncelerimi rafa kaldırdım ve bakışlarım yavaş yavaş karşımdaki bedeni taradı.

"Ah, nerede kaldın? Ağaç oldum beklemekten."

"S-savaş?" Neden yukarıya çıkmıştı ki? Asla onu eve davet etmek gibi bir düşüncem yoktu, asla! "Ne işin var burada? Bak-" Elindeki zarfı öne doğru uzattı.

"Seninkini yanlışlıkla benim kutuma atmış postacı." Ha? Ben elimi uzatmak gibi bir harekette bulunmayınca kendisi sağ elimi yakaladı ve parmaklarımı biraz daha açarak zarfı bıraktı.

"Neyse. Sen dinlen. Uyandığında konuşuruz." Önümden çekildiğinde hala mal mal karşıma bakmaya devam ediyordum. Benim kutum??

Biraz arkamdan gelen kapı açılma sesiyle telaşla ardıma döndüm. Bir dakika! Neden Savaş hemen yan dairemin kapısından içeriye giriyor? Nasıl? Ama- Yok artık!!



Devam edecek...




İSTİSNAWhere stories live. Discover now