İstisna-32

8.2K 377 4
                                    

"Savcılıktaki arkadaşımdan biraz önce bir telefon aldım. Şükrü Altındeğerin başvurusunu daha fazla uzatmayı düşünmüyorlar."

"Nasıl yani? Kızı öldü olarak mı kabul edecekler? Bu kadar kolay mı?" Başını salladı ve yavaşça başını kaldırıp gözlerimizi birleştirdi.

"O kız ortaya çıkmadığına göre evet."

"Ama kızın yaşadığını söyledin ve-"

"Ama benim bir planım var." Evet, tabi ki. Her zaman vardır. "Madem o kız kendi isteğiyle ortaya çıkmıyor... biz de onu zorla ortaya çıkarırız."

"Nasıl olacakmış o?" Dudakları yavaşça kıvrılırken merakla yüzüne bakıyordum.

"Kendi mirasçımızı kendimiz yaratırız. Berra?" Gözlerimi kırpıştırdım. "Bir süreliğine o kız olur musun?"

"Ne?" Bu şuana kadar aldığım en saçma teklif! Benden ona tanımadığım birini ayarlamamı istemesinden bile saçma, gerçekten.

"Şükrü Altındeğer kızının varlığını kabul edinceye kadar... o kız ol! Yardım et Berra. Sadece bir süreliğine... Toprak Altındeğer ol..."
Sessiz kalmakla yetindim. Toprak Altındeğer..

"Berra zor değil inan bana! Ben yanında olacağım. Zaten Şükrünün karşısına geçip ben senim kızınım demeyeceksin ki! O öyle sanacak sadece ve kendisi gelecek sana."

"N-nasıl yani?"

"Sen sadece bana güven tamam mı? Bak, o imzaya proje için ihtiyacımız var. O kızın ölü olarak kabul edilmesine göz mü yumacağız. Şükrünün o kızın herşeyinin üstüne yatmasına?"

"Senin de istediğin para değil mi zaten? Şükrü den ne farkımız var-"

"Değil! Tek derdim para değil Berra. Gerçekten değil! Bunu zamanla sen de anlayacaksın." Gözlerini kapatıp bu süre durdu. "Şimdi... bana yardım edecek misin?" Gözlerini aralayıp bana baktığında hafifçe başımı salladım.

"Evet. Evet yardım edeceğim. O kızmış gibi davranabilirim ama..." Derin bir nefes aldım. "Kim olduğumu sakın unutma ve gerçek kimliğimi tehlikeye atacak hiçbir şey yapma. Ben... Berra Özakmanım, tamam?" Gülümseyerek başını salladı ve ben daha ne olduğunu anlayamadan aradaki parmaklıkları hiçe sayarak beni kendine çekti.

Bir elimde kupam ne yapacağımı bilemez şekilde kalakalırken Savaşın kolları bedenimi sımsıkı sarmıştı.

"Merak etme. Hiçbir aksilik çıkmayacak, sen..." Alnını omzuma yasladı. "Sen... Berra Özakmansın."

***

Yatağımda bir sağa bir sola dönüp dururken aklım bu gece Savaşla konuştuklarımızdaydı. Bana Şükrünün kızı yerine geçmemi teklif etmişti; Toprak Altındeğer olmamı. Sadece imza içindi belki ama... nedense çok yaklaştığımızı hissediyordum.

O kızı bulabilirdik, eğer onun yerine geçersem nerede olduğunu, neden ortaya çıkmadığını anlayabilirdik. Belki de en başından yapmamız gereken buydu, beklemek pek de doğru bir tercih değildi belki de.. Üzerine gitmeliydik, onu gelmesini beklemek yetersizdi, gelmesi için ilk adımı biz atmalıydık...

"Hayır ya, yeşil bulut olmaz!" Elindeki yeşil boyaya vurduğumda gözlerini boyama kitabından ayırıp kaşlarını çatarak bana baktı.

"Neden olmazmış, olur tabi ki. Çok da güzel olur!"

"Hayır! Bulut dediğin mavi olur." Gözlerinin kızardığını gördüm.

"Bu seferlik olsa olmaz mı?" Ardından ağlayarak yanımdan kalkıp koşarak uzaklaşırken ardından bakmakla yetindim. Neden ağlamıştı?

Dudaklarımı büzerek duvarın kenarındaki sehbada ders çalışan çocuğa baktım.

"Neden ağladı?" Gözlerimin yandığını hissediyordum, sanırım ben de ağlayacaktım.

"Onun istediğini yapmadın çünkü." Sesli bir şekilde burnumu çektim.

"Her istediğimiz olmaz ki. Hem... yeşil bulut çirkin olur bence." Bakışlarını önündeki defterden ayırıp bana baktı.

"Buraya gelir misin?" Yavaşça ayağa kalktım. "Boyama kitabını da getir." Söylediği gibi boyama kitabını aldıktan sonra onun yanına gittim ve kitabı ona uzattım.

Kitabı aldıktan sonra sol elimden çekerek ben kucağına çekti ve tek dizine oturttu. Boyama kitabından kaldığımız yeri açtı ve sehbanın köşesindeki rengarek keçeli kalemlerini önüme çekti.

"Sence hangi renk güzel olur?" Renkli kalemlere baktıktan sonra yavaşça pembe kalemi elime aldım. "Ah, tam bir kız rengi." Kaşlarımı çatarak ona baktım.

"Ben bir kızım zaten." Başını salladı.

"Biliyorum. Baş belası küçük bir kız çocuğusun." Pembe kalemle yavaşça boyamaya başladım bulutu. Boyadıkça yüzümdeki küçük gülümseme büyüyordu. Boyamayı bitirdikten sonra bakışlarımı kitaptan ayırdığımda tam karşımızda oturan sehbaya dirseklerini dayayıp yaptığım resmi inceleyen arkadaşımı gördüm. Ona baktığımı farkettiğinde başını kaldırıp bana baktı.

"Pembe bulut hiç güzel olmamış bir kere." Sırıtarak kalemlerin arasından yeşil kalemi eline alıp ona uzattım ve böylece hala dizinde oturmaya devam ettiğim diğer arkadaşımdan sulu bir öpücük kazanmış oldum..

Devam edecek...





İSTİSNAWo Geschichten leben. Entdecke jetzt