İstisna-45

7.8K 384 8
                                    

Berra...



Yemekten birkaç saat sonra babamlar kendilerine hazırlanan odalarına çekilmişlerdi. Ben de odama çekilmeyi tercih edenlerdendim ama normalde de erken uyumadığımdan odada canım sıkılmıştı. Üstelik aynı odayı paylaşacağım Cemre de bir türlü gelmek bilmemişti.

Bu yüzden dönüp durduğum yataktan çıkıp istemesem de mecburiyetten giydiğim Özgenin pijamaları çıkardım ve yeniden bluzumu ve tişörtümü üzerime geçirdim. Odadan çıkıp merdivenlerden indim ve ışığı yanan salona girdim.

Salona girdiğimde Cemre, Zeynep ve Özgeyi sohbet eder şekilde bulmak aslında beni şaşırtmamıştı. Sonuçta Özgeyle yeni tanışmıştık ve kızlar da ben de Özgenin kötü bir davranışını görmemiştik. Sadece o kız hakkında daha önce Savaşla yapmış olduğumuz kısa konuşma o kıza sıcak bakmama engel oluyordu. Artık bu soruyu cevaplamanın zamanının geldiğini düşünerek telefonuyla ilgilenen Meteyi es geçip ikili koltukta oturup büyük camdan dışarıyı izleyen Savaşın yanına oturdum.

"Ne düşünüyorsun?" Uykudan uyanırmışcasına yerinde titreyip bana döndü.

"Sen ne zaman geldin?"

"Biraz önce. Ne oldu, neden bu kadar dalgınsın?" Omuzlarını silkti.

"Öyle, sadece düşünüyordum. Yağmur dindi." Herkesin içinde anlatmak istemediğini bildiğimden derin bir nefes aldım ve konuyu değiştirmeyi tercih ettim.

"Murat ve Yankı neredeler?"

"Odalarına çekilmişlerdir." Bakışlarını gözlerimden çekmedi bir süre. Ardından iç çekip koltukta kayarak bana biraz daha yaklaştı.

"Dökül bakalım."

"N-ne?" Dudakları yavaşça kıvrıldı.

"Bana sormak istediğin bir şey var gibi geldi.  Yemekten beri kıvranıyorsun sanki." O kadar belli mi etmiştim yani? Of, kıskandığımı mı düşündü acaba? Göz ucuyla dedikodunun dibine vurmuş tüm sosyetenin varını yoğunu dile dolamış kızlara baktım ve Savaş gibi ona biraz daha yaklaştım ve kulağına doğru uzandım.

"Evet var."

"Sor bakalım."

"Anlaşmayı fes etmek istediğin zaman şirketinize geldiğimde.. onun hakkında bana söylediklerini hatırlıyor musun?" Kimden bahsettiğimi anladığını göz ucuyla kızlara bakmasından anlamıştım.

"Ne demiştim?" İlla söylemem mi lazımdı? O cümleyi kurmak istemiyordum.

"Küçüğün seni tatmin etmediğini ve büyük olanı istediğini." Başını aniden bana döndürdüğünde kendimi geri çekmek için vakit bulamamıştım. Burun burunaydık ama geri çekilmedi.

"Hala onu istiyorum." Bu cümleyi daha önce duyduğumda benim için hiçbir anlam ifade etmemişti ama şimdi karnımdaki kıpırtılara engel olamıyordum. Sanki birşeyler çözebilmem için söylüyormuş gibi, bilerek, gözlerimin içine bakarak, nefesini hissettirerek...

"Ay siz yoksa sevgili misiniz?" Gözlerimizi ilk ayıran ve o büyülü anı bozan sese dönen ben olmuştum. Bu kızdan hoşlanmamakla iyi etmiştim bence!

"N-ne dedin?" Özge bacak bacak üstüne atmış dikkatli bir şekilde beni süzüyordu.

"Sevgili misiniz dedim?" Gözlerimi devirip etrafıma baktığımda Zeynepin ve Cemrenin de şaşkın bir şekilde bize baktığını gördüm. O kadar yakın mı görünüyorduk? Neden kimse Özgenin bu tuhaf sorusuna gülüp geçmemişti? Tuhaf değil miydi yoksa?

"Yoksa hala değil misiniz?" Bu sefer konuşan ne yazık ki Özge değildi ki rahat rahat üzerine atlayabileyim. Bu soru telefonundan başını kaldırmadan konuşan Meteden gelmişti.

İSTİSNAWhere stories live. Discover now