13. We Are One

5.5K 280 381
                                    

y/n: okurken sizlere yardımcı olabileceğini düşündüğüm birkaç tip vermek istiyorum: 1) okumak üzere olduğunuz 6 bin kelimenin hiçbir kelimesinde mantık aramayın. 2) sondaki smut sahnesini okurken ben bunu daha önce nerede okudum yaa derseniz, dokuzuncu bölümde okudunuz. resmen aynısı. çünkü yaratıcı biri değilim. 3) bölüm boyunca gryles yazmak için kudurduğumu resmen görebilirsiniz o yüzden aralarındaki acayip gerilimden rahatsız olacaksanız olmayın gryles çok güzel bir şey döverim sizi. 4) bence hiç okumayın hepimiz mutlu ayrılalım.

evet, üstte verdiğim ipuçlarını güzelce takip ettiğiniz takdirde gereksizce uzun, plot yoksunu hikayemden daha çok keyif alacağınızı tahmin ediyorum jfhgjhg


-

Onu uyandıran şey kasıklarında başlayan ateş oldu. İlk birkaç saniyesi tam olarak ne döndüğünü anlamakla geçti. Uykulu gözleri yarı açık, beyni olanları yarım yamalak kavrarken yapabildiği tek şey kısıkça inlemek oldu. Parmaklarına doladığı beyaz çarşafı sıktı, belini bir yay gibi gerdi ve nefes almaya çalıştı.

"L-louis?"

Aldığı tek cevap kasıklarına batan bir çift dişti . Gözlerini yumup başını geriye attı, yatmaktan uyuşmuş vücudu, kasıklarındaki sertlik ve bacaklarının arasındaki vampirle yavaş yavaş normale dönüyor gibiydi. Kalçalarının arasındaki sansasyon tüm hücrelerini titreten bir hızla artınca nefesi boğazında tıkandı, elini doladığı çarşaftan çekip Louis'nin saçlarına götürdü. Omzundaki bacaklarını biraz daha aralayıp onu kendine çekti.

Dişlerini yumuşak etinde bir kez daha hissedince bu seferki iniltisini kısık tutamadı; parmaklarını saçlarına dolayıp başını zevk içinde yana çevirdi. Kısık gözleriyle yanında yatan sevgilisini görünce biraz durakladı.

"Louis?"

Gözlerini bu sefer tamamen açıp Louis'nin beyaz yastığı üzerinde dağılan karışık saçlarına baktı. Zevkin yerini korkunç bir panik aniden doldurunca dirsekleri üzerinde doğruldu çabucak.

Nefes nefese bacaklarının arasındaki kafayı kavradığı saçlarından kaldırırken vücudundaki tüm kanın donduğuna yemin edebilirdi.

Nick lanet olası Grimshaw, suratındaki iğrenç sırıtışla kalçalarının arasından ona bakıyordu.

"Ne sikim?!"

Elini sanki ateşi kavrıyormuş gibi saçlarından çekip bacaklarını onun sıkı kavrayışından kurtardı. Çarşafı belinin altını örtmek için kullanırken Louis'yi uyandırmak için davrandı fakat onun çoktan uyandığını, dünya üzerindeki en büyük hayal kırıklığıyla mavi gözlerini üzerine diktiğini fark etti.

-

O haftaki üçüncü kabusundan uyanırken, Harry'nin gözlerini bile açmadan önce yaptığı ilk şey soluna dönüp sakinleşebilmek için Louis'nin kollarını aramak oldu. Fakat tek bulabildiği soğuk bir yastıktı. Kaşlarını çatıp yattığı yerde doğrulurken kalbi hala son hızda atıyordu. Benliği bir süre sonra yerine gelince aklına Louis'nin dün gece o uyumadan ertesi sabah beslenmek için ava çıkacağını fısıldadığı geldi.

"Harika." diye fısıldayıp ellerini şişmiş gözlerine götürdü. Belki bu kadar fazla uyumayı keserse aptal kabusları da peşini bırakırdı. Bunun hakkında en kısa zamanda bir şeyler yapması gerekiyordu. Her sabah yatağından bir maraton koşmuş gibi kalkamazdı.

Kahrolası, Nick Grimshaw rüyasında ne arıyordu? Yatağında yalnız uyandığı bir gün için onun huzursuz edici varlığı olabilecek en kötü şeydi. Onu aklının hiçbir köşesinde istemiyordu ve buna bilinçaltı da dahildi.

You've reached the end of published parts.

⏰ Last updated: Aug 24, 2017 ⏰

Add this story to your Library to get notified about new parts!

with the moon i runWhere stories live. Discover now