4. Breathe

7.1K 486 82
                                    

"Burada ne işin var?" Louis kaşlarını çatıp Harry'nin küçük bir pof sesiyle birlikte önündeki masaya bıraktığı çantasına baktı. Hemen sonra Harry yüzündeki devasa gülümsemeyle Louis'nin yanındaki sandalyeye çöktü.

"Derse geldim." dedi sanki bunu her gün yapıyormuş gibi.

"Burada oturamazsın. Seninleyken herkesin dikkatini çekiyorum."

Her nasılsa Harry buna alınmış görünmedi. "Laboratuvardaki tek boş yer senin yanın." Gamzeleri saklı birer hediye paketi gibi ortaya çıktılar. "Artık laboratuvar partnerin benim."

Louis'nin ağzı şaşkınlıkla açılıp kapandı. "Sen bu dersi görmüyorsun bile."

"Ders programım değişti. Artık ben de bu dersi alıyorum." dedi Harry çantasından lanet olası bir periyodik cetvel haritası çıkartırken.

"Bunu yapman imkansız."

"Öğrenci işleri ile aram iyidir." Harry gözünü kırptı. "Tatlılarla da öyle."

Louis bir şey söylemekle gözlerini devirmek arasında kaldı. Bu çocuğa bulaşmaması gerektiğini biliyordu işte.

"Hey, somurtmasana öyle. Bir vampirle fen laboratuvarında deney yapacağım, ben de bu sadece filmlerde olur sanırdım!" dedi Harry sırıtarak. Louis'nin sinirlerine oynadığını çok iyi biliyordu, geçirdikleri kısa zamana rağmen hangi tuşlara basması gerektiğini çabucak öğrenivermişti.

Louis çok büyük bir belaya bulaşmıştı, daha önceden emin değilse de artık tamamen emindi.

"Aptalın birisin." dedi içini çekip. Harry'nin derslerde onu takip etmesine, insanların görebileceği yerlerde bu kadar yakınında durmasına ya da sinir bozucu Alacakaranlık iğnelemeleri yapmasına ihtiyacı yoktu. Ama yine de tatlı kokusu ciğerlerine dolar dolmaz, Louis kendini tuhaf bir şekilde iyi hissetmeye başlamıştı.

Tabii, insanın bunu bilmesine gerek yoktu.

Derin bir nefes aldı ve hiçbir şey söylemeden ihtiyacı olmadığı halde defterini açtı. Kısa bir süre sonra profesör içeriye girdi ve deney tüplerini onlara dağıttı. Louis bu süre içerisinde Harry'nin suratındaki dalga geçen gülümsemeye sinirlenmemeye çalışıyor, etraftaki insanların onlar hakkındaki konuşmalarını duymazdan geliyordu. Hassas kulaklarının başına açtığı milyonlarca dertten sadece birisiydi bu.

"Neden bize bardak dağıtıyorlar?"

Louis Harry'nin sorusu üzerine ölçekli kapları ortalarına çekti. "Onlara beherglas deniyor." dedi metanetle.

Harry anlam vermeye çalışıyormuş gibi kaba baktı. "Ne işe yarıyor?"

Louis içini çekti ve ölümsüz hayatına bir kez daha lanet etti. "İçine deney sıvılarını koyuyorsun."

"Yani bir bardak."

"Bir beherglas."

"Bir bardaktan farkı yok."

Louia yumruklarını sıktı. "Tanrı aşkına."

Sesinin gereğinden fazla çıktığını fark edince gözleri profesöre takıldı. Takım elbiseli adam onu sorgularcasına tek kaşını kaldırdı. "Bir sorun mu var, Bay Tomlinson?"

Louis profesöre dönmeden önce Harry'ye ters bir bakış attı. "Bir sorun yok." dedi ve sonra devam etti. "Aslında ben, deneyi bireysel olarak yapabilir miyiz onu merak ediyordum."

with the moon i runWhere stories live. Discover now