Bölüm 9:Babaanne kazağı kostümlü bir süper kahramanım

12.2K 1.1K 313
                                    

                  





Duyuyor musun, Oli?

Hayallerim birer birer yıkılıyor ve ruhum bunu kaldıramayacak kadar hazırlıksız. Onlara henüz yıkılabileceklerini ve sönebileceklerini söylemedim. Hayallerimin, hayallerini yıkmak istemeyen bir kızım ben. Ama onlardan kopan keskin parçalar kalbime batıyor. Hissediyor musun Oli? Hayat ruhumda ki kanatları söküp atıp, beni düşmeye zorluyor...

Aynı benim gibi yuvarlak çerçeveli gözlüklere sahip kanatları olan at figüründe ki oyuncağıma baktım. Bunu 12. yaş günümde Simay bana benzediği için almıştı. Odamın bir köşesinde, yere oturup bağdaş kurmuş onu karşıma alarak konuşuyordum. Beni duyduğuna inandığım ve geceleri penceremden dışarı gökyüzüne uçtuğunu düşündüğüm hayali karakterimdi. Rüyalarımda kanatlarım olmazdı ama onun sırtında uçtuğumu görürdüm.

O benim bir arkadaşımdı. Hayaliydi ama yanımdaydı. Oldukça güçlü bir ruhun enerjisi, karşımda ki oyuncağın içinde yaşıyor olabilirdi. Bazen geceleri, odamda ayak sesleri duyar ama yinede uykuma devam ederdim. Ayak seslerinin ona ait olduğunu düşünmek beni fazlasıyla rahatlatıyordu.

''Ağlamamalıyım...'' gözlüğümü çıkarıp ellerimin tersini, kızaran gözlerimin üzerinde gezdirdim.

''Belki de sadece bir söylenti, değil mi Oli?''

'' Hem ben onunla arkadaş olsam da yeterli. Beni sevmese de...'' son kelime dudaklarımdan çıkamamıştı. Zorlasam da bunu başaramamıştım.

Koca siyah gözlerini bana dikmiş, içi pamuk dolu kanatlarını iki yana açmış bana bakan bir oyuncak ile dertleşiyordum. Birazdan bal kabağı suyu içip dertleşip, onun sarhoş olup gökkuşağı kusmasını bekleyecek derecede kafayı yemiştim.

'' Olmaz, Oli. Beni sevmesini istiyorum. Gerçekten istiyorum. Hayattan çok az şey istedim. En azından bu gerçekleşsin istiyorum.'' kapının tok sesi kulağıma dolduğunda konuşmayı kestim. Birkaç saniye içerisinde onun açılmasını izledim. Toparlanmak için fırsat bulamamıştım bile.

Koca yeşil gözler, endişe ile beni izliyor ve görmeye alışık olmadığı bir sahnenin şaşkınlığını yaşıyordu. Elleri bana bir şey söylemek için havalansa da bundan vazgeçmiş gibi yıllardır hapsolduğu sessizlikle birlikte yanıma oturdu. Bir süre Oli'yi seyretti. Sonra bana döndü. En sonunda parmaklarının arasından sessiz kelimeler fırladı.

" Senin ağladığın zamanlar enderdir."

"Beni kimse sevmeyecek mi, Alp?" sorumla bir an duraksadı ve bakışlarını oda da gezdirdi.

" Seni sevenler olacak. Fakat sen bunları göremeyecek kadar kör olacaksın." el hareketlerinin ardından gülümsedi.

"Peki ya , sevmesini istediğim insan? Onun beni görmesi için ne yapmalıyım?"

"Bir şey yapmana gerek yok. Sen kendin olduğunda bile birini kendine aşık edebilirsin. Farklısın..." işaretler eşliğinde söyledikleri beni gülümsetti ve yanaklarımın kıvrılması gözlerimde birikmiş yaşların süzülmesine neden oldu.

"Teşekkür ederim, Alpiş. Bu konuşmaya ihtiyacım vardı." Başım onun omzuna düştü ve kendine orada güzel bir yer buldu.

"Tekrar geldiğin için çok sevindiğimi söyleyeceğim. Bunun benim için anlamının ne kadar büyük olduğunu bilemezsin."

" Babaannemin muhallebiyi sevdiği kadar seviyorum seni. " gülümsemişti sözlerime. Onun beni duyuyor olmasına alışık değildim ama çok güzel bir duyguydu.

"Bir keresinde sana bir masal anlatmıştım, hatırlıyor musun? İşaret dilini ilk öğrendiğim zamanlardı... İyice kavramak için uzun bir masal düşünmüştüm ve onu işaretlere dökmeye çalışmıştım. " başını hatırladığını göstermek için aşağı yukarı salladı.

Bir Wattpad Yazarına Aşık Oldum Where stories live. Discover now