Bölüm 16:Masal Sendromu

10.6K 885 429
                                    















Bir varmış bir yokmuş diye başlayan masallar değil de, bir bakmış iki stalklamış ile başlayan masalların yaşandığı bir dünyada esir kalan karakterlerdik hepimiz. Birinden hoşlanır ve onun hakkında bir şeyler öğrenebilmek için onunla ilgili her türlü profili gezer; annesinin kızlık soyadından tutunda, amcasının çayını kaç şekerli içtiğini bile bilebilirdik.

Derin bir nefes alarak onun fotoğraflarını paylaştığı instagram adresinde gezinmeye devam ettim. Onun her güldüğü fotoğrafta bende gülüyor, onun her paylaştığı sanatsal fotoğrafa hayran kalarak bakıyordum. Başlı başına ulaşılmaz, harika bir insandı ve şuan benim sevgilimdi. Bu güzel gerçek diğer bütün hayallerimden daha güzeldi.

''Masal sendromuna yakalandığını düşünmeye başlıyorum.'' diyerek iç geçirdi Simay. Dakikalardır beni izliyor olmalıydı. İri,boncuk gözlerini devirip elinde sayfalarını karıştırdığı kitaplarımdan birini incelemeye devam etti.

''Masal sendromu?'' sorumla birlikte gözlerini kitabın sayfalarından ayırmadan cevaplamaya çalıştı.

''Ulaşılamayacak birine karşı duyulan hayranlık. O kişiyle geçirdiğin dakikalarda bir masalı yaşıyormuş gibi hissedersin. Bu yüzden bu duruma masal sendromu diyorum.'' Başından beri duygularımdan emin olmamasından dolayı yerimde rahatsızca kıpırdandım. Batu'ya karşı hayranlıktan çok aşk beslediğime emin olması için daha ne yapabilirdim bilmiyorum.

''Böyle olmadığına eminim. Hem okulun havalı çocuğundan hoşlanmakla bunun arasında ne fark var?''

''Havalı çocukların tipinden hoşlanırsın hayatım ama sen sevdiğin bir yazarın kalbinin hızlandırmasına aşıksın. ''

''Hayranlık olmadığını biliyorum. Hem masal sendromuna yakalanamam. Sen söyledin... Ulaşılamayacak birine karşı duyulan hayranlık. Hatırlatıyorum, Batu ile çıkıyoruz...'' son sözlerimi havada yaptığım hayali tırnak işareti ile belirttiğimde, sessizliğini bir süre korudu. Arkadaşımın neden bana inanmadığını bilmiyordum. Fakat sürekli kendimden bahsetmek ve konunun dönüp dolaşıp Batu'ya gelmesinden sıkılıyordum. Onunda kendi hakkında bir şeyler söylemesini istiyordum.

''Peki senden ne haber?'' sorum karşısında kaşlarını ilgiyle havaya kaldırdı. Elinde ki kitabı sert bir şekilde kapatıp, derin bir iç çekerek olduğu yerde tepindi.

''Erkekleri anlamıyorum. Gerçekten anlamıyorum. O gün barda Bora'nın gelmesini bekledim ama diğer sınıftan arkadaşlarıyla eğlenmeye devam etti. Şuan elimde ki kitabı görüyor musun?'' parmaklarıyla sıkıca kavradığı kitabı havaya kaldırdı.

''Onunda okuduğunu gördüm. Sence bu normal mi? Yani bir insanın okuduğu kitapları okumak istemek... Okurken ne hissettiğini anlamak istemek... Sabahtan beri şu kitabın kelimelerini iki defa okuyorum; daha çok aklımda kalsın diye...'' sözleri tebessüm etmeme neden olduğunda, bilgisayarımın ekranını indirip, yatağımın üzerinde yüzüstü yatarak ona baktım. Elimi çeneme yasladım ve suratına dikkatle bakarak aptalca gülümsedim.

''Sonunda Simay'ı da kaybettik... Hmm... Simsim galiba biz buna sevgi diyoruz.''

''Saçmalama. Bunun basit bir ilgi olduğuna eminim.'' Elini söylediklerimi ciddiye almadığını belli eder bir şekilde salladı.

''Senin şu aşkı basitleştirme çabanı hiçbir zaman anlayamayacağım. Bariz şekilde hoşlanıyorsun bu çocuktan. O da sana karşı bir şeyler hissediyor buna eminim.'' Yüzüstü yatmaktan yorulduğumda, yüzümü tavana doğru çevirdim ve yamulan gözlüğümü düzelterek boş gözlerle tavanı seyrettim.

''Aşkın varlığına inanmıyorum. Eğer öyle bir şey var olsaydı, ablam ve Alp'in ağabeyi çoktan birleşmiş olurdu...'' şimdilerde bu olayın üzeri çok açılmazdı. Alp'in ağabeyi, şehir dışında bir üniversiteye gidiyordu. Bu durum Simay'ın ablası içinde geçerliydi. Zamanında ikisinin çok yakıştığını düşünür ve evlenmelerini beklerdim. Fakat bir nedenden ötürü büyük bir kavga ederek ayrılmışlardı.

Bir Wattpad Yazarına Aşık Oldum Donde viven las historias. Descúbrelo ahora