7.Bölüm: Sessizliğe karışmış çığlık

458 29 103
                                    

#Linkin Park-Numb

#Linkin Park-Numb

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

***

Yine sessizlik hakimdi aramızda. Sessizlik, karanlıktan besleniyordu. Karanlık ise onun ruhuna işlemişti. Ilık ılık işliyordu zaman tenime. Her bir zerresi canımı yakıyordu. Biliyordum ki bu ıssızlık, acının fısıltısıydı. O ürkünç fısıltı kulağıma acı dolu çığlık ve haykırışlar şeklinde geliyordu.

Gürültülü bir cam sesi geldiğinde dehşetle kapıya döndüm. "Allah kahretsin!" diye haykırdı Kelebek. "Allah Kahretsin! Kahretsin! Kahretsin!"

Onu hiç bu denli güçsüz görmemiştim. Daha tanışalı bir hafta olmasına rağmen, sanki yıllardır tanıyormuşum hissi veriyordu. Zarif ve olgundu. Bu gece ise madalyonun diğer yüzüne tanık oluyordum. "Sakin ol!" diye bağırdım ama beni dinlemeyeceğinden emindim. Her ne kadar onun bu kadar perişan olmasına içim yansada o hapların esaretinden onu kurtarmalıydım. Bunu kim olsa yapardım.

"Hani umurunda değildi?" diye sordu hüzünlü bir sesle. Hıçkırıkları hiç kesilmiyordu. "Hani beni böyle kabul etmiştin? Ne kadar acı çektiğimi anlayabilmiştin?" Ardından haykırarak birkaç şeyi daha duvarda parçaladı.

"Seni kurtarıyorum Kelebek. Tıpkı senin bana yaptığın gibi." Sesim toktu ve olabildiğince soğukkanlıydım. "Üstelik ben, hala neyden kurtarıldığımı bile bilmiyorum." Ses biraz da olsa azalmıştı. Ağlaması artık daha sessizdi. Yalnızca arada hıçkırıkları duyuluyordu.

"Ölümün pençelerini daha önce hiç hissettin mi ensende Sarışın?" diye fısıldadı hıçkırıklarının arasında. Ses tonundaki perişanlık ciğerlerimi parçaladı. "Ben, kendimi bildim bileli, o pençelerin bende nacizane yaraları var. Bedenimi çirkinleştiren yaralar..."

Susmayı tercih ettim. Bu karşılıklı bir sohbet değil, bir sitemdi. Kapıdan hışırtı sesleri geldiğinde alttaki aralıktan bakmak için eğildim. Dar görüş açısından, kapıya sırtını yaslayarak oturduğu belli oluyordu. Onun yaptığı gibi ben de yere oturarak, sırtımı kapıya yasladım. "O haplar..." diye konuşmasına devam etti. Ses tonu yine oldukça olgun ve zarifti. Kendine has bir asaleti vardı. "Bana, benim sahip olamayacağım bir dünya veriyorlar." Biraz soluklanmak için ara verdi. Uzun ve kesik kesik nefes alış verişleri hala ağladığını gösteriyordu. Ona sarılmak istiyordum. Sarılıp sarmalamak ve cenneti kollarımda tutmak...

"İlk başta yadırgadım bu durumu ama sonra gördüm ki; geriye dönüp bakıldığında uğruna savaşabileceğim bir şey kalmamış. Ben bitmişim, hayatım bitmiş, her şey bitmiş. Fakat yapmam gereken son bir görev vardı anneme karşı ve yaşamalıydım. Ne olursa olsun nefes almayı bırakmamalıydım."

"Bu tek çözüm değil biliyorsun değil mi?" diyerek sessizliği bozdum. Onu düştüğü çaresizlikten kurtarmaya çalışıyordum. "Pekala" dedi. Ses tonundan yüzüne alaycı bir gülümseme yayıldığını anlayabiliyordum. "O halde engin bilgilerinden yararlanmak isterim."

Sevgili KatilimHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin