Bölüm-17

639 81 4
                                    

İyi Okumalar :)

~~~~

''Kunieda acele et birileri gelecek!'' diye fısıltıyla karışık bağırdım.Evet,hala Kunieda'nın muhteşem fikrini öğrenememiştim.Ancak gecenin bu saatinde,Nesia kalesinin 'özel' kütüphanesinde bir kitap arıyorduk.Tamamen çıldırmış olmalıydık,benim çıldırdığım kesindi tabi! Hala ne düşündüğünü söylememişti.Güçlenmemin kolay bir yolu vardı,bu sevindiriciydi.Umarım aradığında bulurdu.Yine de acele etmezse yarına kadar kellemizi alırlardı.

Kunieda sonunda parmağını şıklatarak ''Buldum!'' diye bağırınca korkuyla tüylerim diken diken oldu.Çok bağırmamıştı ama bu kat tamamen boştu.Sesinin yankı yapma,duyulma ihtimali çok yüksekti.Elinde siyah deri kaplı bir kitapla yanıma doğru gelerek sırıtmıştı ''İşte bu kadar bebeğim!'' diye zafer nidalarını havaya savururken işaret parmağımı dudağının üzerine bastırarak ''Biraz daha burada durursak kellemizi alacaklar bebeğim!'' dedim fısıltıyla.Kıkırdayarak kapıya yönelirken birden kütüphanenin kapısı kapandı.Kunieda'nın elinde ki kitap kaybolurken ne olduğunu anlayamamıştım.

Kunieda ''Güzel girişleri seviyorsun Ryla.''

Kütüphanede ki bütün meşaleler sönerken pencerenin önünde bir karaltı belirdi.Meşaleler birden alevlenirken itici bir gülüş bütün odayı ve kulaklarımı boğmuştu.''Hala sizden daha iyiyim.'' 

Oda sonunda tekrar aydınlanırken karanlık yavaşça kadın bedeninde ki örtüsünü kaldırmıştı.Upuzun boyu ve ince bir bedeni vardı.Teni hafif esmerken kahverengi saçlarıyla bütünleşmişti.Saçlarını çok yukarılardan sımsıkı toplarken giyimi bir öğretmeni andırıyordu.Yine de yüzünde ki karanlık ifade bununla zıt düşerek tam bir cadıyı anımsatıyordu.Harika tanımladığımın farkındayım!

Ryla,Kunieda'nın elinden aldığı kitaba ufak bir göz atarak ''Savunma sanatları...Ha? Takımımızda herkesin saldırı odaklı olduğunu bildiğime göre bu kitap prenses için?''  sorunun cevabını beklemeden ''Tek bir şey merak ediyorum Nami.Ne yapmayı planlıyorsun?'' diye sordu.Sesinde ki küçümserlik kötü hissetmeme neden olurken Kunieda ''Cevap vermek zorunda değil.'' dedi.

Ryla ''Bana ihtiyacınız var ve ben bu cevap doğrultusunda bir karar vereceğim.''

Durum buysa hala benim bile anlayamadığım amaçlarımı tekrar dile getirme vaktiydi.''Evime geri dönmek istiyorum.Ama bu süre zarfında güçlenerek Leones sınırlarında acı çeken her insana yardımcı olmak istiyorum.''

''Leo umurunda bile değil ha?''

Kaşlarımı çatarak ''Durdurmak istediğim kanlı savaşın bir parçası mı olmamı istiyorsun?''

''Yani intikam yok?'' dedi tek kaşını kaldırarak.

Başımı hafifçe eğerek iç çektim.''İntikam istiyorum ama bu savaşın bir şekilde bitmesini de istiyorum.''

Ryla elinde ki kitabı bana doğru fırlattığında kitap tam kucağıma düşmüştü.Odanın çıkışına doğru yönelirken ''Nami henüz bir çocuk.On beş yaşında birinden emir alacak değilim.Sözlerinin beni tatmin etmediğinin sende farkındasın.Öyleyse Melby'in fikrini devreye koyalım,ne dersin? O kitabı istediğin kadar çalış ve bana kararlılığını kanıtla.Ancak tek bir şartım var...Düşmanını ben seçeceğim.''

***

Melby iddiamız sonucu bir hafta boyunca kalesinde konaklamamıza izin vermişti.Ayrıca bu muhteşem ve devasa oda tamamen bize aitti.Yolculuk yaparken kalede  ki konforu özlemiyor değildim...Kitabın sayfalarını karıştırırken henüz yapabileceğim bir şey bulamamıştım.Beş yüz sayfa civarında kalın bir kitaptı ve ben şuan iki yüzlü sayfalara kadar gelmeme rağmen efsanelerden başka bir şey okumadım.

Büyü tarihi boyunca insan ırkı daima saldırma,öldürme ve katletmekten yana oldu.İnsanlar öylesine kör olmuştu ki kendilerine ne olacaklarını,çevrelerine ne olacaklarını umursamadan saldırıyorlardı.Dünya kıyametin eşiğine geldiğinde bir kadın savaşçı ortaya çıktı.Söylediğine göre bir gece uykusunda kulağına şu sözler fısıldanmış...

''Koyuluğun içinde ki ak olmak senin elinde insan,kanın üzerine ettiğin yemin suretiyle karanlık dünyayı asla kaybolmayacak şekilde örter.Ancak güneş adına yemin edersen,dünya daima parıldayacaktır.''

Dünya şeytanlar,devler,periler,titanlar,tanrılar ve insanlar arasında ki savaşta yok olmak üzereyken o kadın,tek bir fısıltıyla dünya da ki bütün insanları yok ederek yeni bir devir yarattı.Ve yine tek bir fısıltıyla dünyaya yeniden hayat verdi.İnsanların aklı yeni yeni kendilerine gelirken kadının kucağında bir bebek görmüşler.Güneş bütün ışığıyla o bebeği aydınlatırken kadın bebeği göğe doğru kaldırarak ''Darian!'' diye haykırarak aniden yok olmuş.İsminin anlamı 'kalkan' anlamına gelen bu bebeği bir grup insan büyütürken savaş ortamı tekrar hazırlanmış.

Birçok ırk arasında yeni savaşlar ortaya çıkarken tanrı son kez insanlara bir şans tanıyarak yeni bir kurtarıcı göndermiş ve aynı sözleri onun kulağına da fısıldamış.Ancak bu sefer insan kanı üzerine yemin ederek karanlığı seçmiş ve birçok insanın katledilmesine sebep olmuş.Efsanenin devamına göre Darian zamanla güçlü bir kral haline gelmiş.Güneş tarafından korunulduğuna inanılan bu adamın kurduğu imparatorluğun da güneşin koruduğuna inanmışlar.Bu sebeple adı zamanla Leones haline gelmiştir.Karanlık tarafı seçen kişi onunla eş değer hiçbir canlının yaşamasını istemediğinden Darian'ı katletmek için kalesine gitmiş.Darian üzerinde kanlar içinde imparatorluğun ortasında bulunurken karanlık tarafı seçen kişi bir daha asla görünmemiş.Karanlık kişi hakkında bilinen tek şey bir kadın olduğuydu.O zamanlar Darian ve o kadının neler yaşadığı hala gizemini korumakta.

Aman tanrım...! Kitabı hızla yatağın diğer bir ucuna fırlatarak ayağa kalktım.Neredeyse bizim krallığın tarihçesiydi bu! Benim bile bilmediğim bu şeyler...Sonuçta efsaneydi değil mi? Hemen inanmamalıydım.Sayfaları biraz daha ileriye doğru kaydırırken artık büyülerin olduğu yerlere gelmiştim.

Kral Darian,kanlar içinde bulunduğu zamandan beri deli gibi büyüler üzerine çalışmış.Ve zamanla sadece savunma içerikli büyüler yaratmaya başlamış.Büyü yazılımları o kadar gizemli ve ilginçti ki dünya üzerinde ki hiçbir varlık bu büyüleri kullanamıyordu.

Sayfanın kenarlarına işlenmiş yazılım çemberlerine ağzım açık bakakalmıştım.Daha önce de yazılım çemberleri görmüştüm ancak bu kadar kusursuz,düzenli bir o kadar da anlaşılmayacak kadar gizemli bir yazıyla yazılanını görmemiştim.

Bu zamana kadar yazılımlar ne kullanılmış ne de üzerlerinde bulunan yazılar okunmuş.Büyüler o zaman Kral Darian'ın uyguladığı zamanlardan anlatıldığına göre birkaç  sözcüğün fısıldanması sonucu yapılırmış.İsminin tam olarak bilindiği ve büyülü yazılımı tam olarak bilinen tek büyü sekiz elin aynası büyüsü.Birçok insan yazılımları taklit ederek bu büyüyü kullanmayı denedi ancak bedelleri birçok kötü şey oldu.Genellikle bu kişiler ya öldü ya da büyüyü yapan kolları koptu.Bu sebeple yazılımları hiçbir şekilde kullanmamanız en doğrusudur.

İlerleyen sayfalarda bir satır bile yazı yoktu.Kitabın yarısının boş olmasının getirdiği hayalkırıklığı ile kapağını yavaşça kapatarak tekrar başka bir yere fırlattım.Kendimi yatağa bırakırken düşüncelerim birbirleriyle çakışıyordu.Ailemizde Darian adında birinin olduğunu bilmiyordum.Garip olan ise böyle bir kitabın burada ne aradığı? Kim yazdıysa sanki bir günlük tutuyor gibiydi.Bir günlük olabilir miydi? Başımı iki yana salladım.Kimse günlüğünü kütüphaneye koymazdı,okumasını istemezdi...İstiyor olabilir miydi?

Fısıldayan (KOVUCU 3.5)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin