Bölüm-40

623 70 6
                                    

İyi Okumalar :)

~~~~

''Tören mi?''

Başını aşağı yukarı sallayarak beni onayladı.''Evet,güzel bir taç giyme töreni ile durumu resmiyete çevirmeliyiz.'' Açıkçası böyle bir durumda bir parti vermek çok saçma geliyordu,özellikle halk beni babamın katili olarak tanırken.Yine de Ryla'nın dediği gibi durumu resmiyete çevirmeliyiz yoksa kalede yaşadığımız için bazı sorunlar çıkabilirdi.Zaraki ''Öyleyse düzenlemelerle sen ve Flause ilgilenin.'' dedi ikisini işaret ederken.Gözlerim ona kaydığında her zaman ki rahat tavrıyla hareket ediyordu.Beni gördüğü yerde yine takılıyor,dalga geçiyordu doğrusu o ani çıkışından sonra beni görmezden geleceğini düşünmüştüm.Tabii o her zaman ki halinde takılmayı seçmişe benziyor.Yine de bu durum benim için geçerli değildi...Yüzüne bakmayı geç sesini duyduğum an da yüzüm kızarıyordu.Çok aceleci davranmıştım...Bunun sonuçlarına katlanıyordum işte.

Ryla bana dönerek ''Kimleri davet etmek istersin?'' diye sordu sanki çok tanıdığım varmış gibi.''Dışarıdan tanıdığım tek Nesia'lar var onları çağırabilirsin,sanırım.'' Önümde ki bardaktan birkaç yudum su içerken aklıma Kunieda gelmişti.Onun sağlık durumunu merak ediyordum,en son bedeni henüz oluşmadığı için bir şişede dinleniyordu.Ryla ve Flause parti konuşmaları hakkında fazlasıyla derin bir konuşma yaparken onları kendi haline bırakarak Shoji'nin odasına doğru ilerlemeye başladım.İkisi arasında derin bir geçmiş vardı hatta birbirlerini seviyor gibi gözüküyordu ama söz ile ortaya atılan hiçbir şey yoktu.Bu yüzden susup onların sevimli hallerini izlemek keyif vericiydi.Bu kanlı savaş ortamında aşk da başarılı olanları görmek bana umut veriyordu.Yine de konu Zarakiye geldiğinde her zaman olduğu gibi tıkanıyordu.Her zaman benden kaçıyordu,hiçbir şey açıklamıyordu.Buna rağmen ona güveniyordum her konuda.Belki de başka birini seviyordu,belki de...Aklıma o resim geldikçe sıcacık bakışlarında yaşadığı duygu karmaşası gözümün önüne geliyordu ve boğazıma devasa bir yumru oturuyordu.Zarakinin annemi sevme olasılığı var mıydı? Çok yüksekti...

Shoji'nin odasına geldiğimde müsait olduğunu düşünerek kapıyı tıklamadan içeriye girdiğimde kulağımı dolduran sesler beni korkutmuştu.İçeriye doğru ilerlediğimde Kuniedayı sapasağlam bulmuştum ancak...Bu şuan beni sevindirmekten çok korkutmuştu! Shoji'nin üstüne çıkmış ve cesur bir şekilde ona bakarken yarı çıplak olmaları dikkatimden kaçmamıştı.Elimle yüzümü kapatıp geriye doğru giderken duvara çarpmamla birlikte duvar saati yere düşüp camı paramparça olurken nihayet beni fark etmişlerdi.Shoji kaşlarını çatarak ''Madem uygunsuz bir pozisyondayız ses çıkarmadan gitsene!'' diye bağırmıştı.Kunieda gülümseyerek ''Ona aldırış etme...İyi misin?'' diye sordu yüzümü göstererek.Kulaklarımın zonkladığını hissederek hiç çekinmeden güçlü bir çığlık atmıştım.Bu kendime gelmek içindi...Şimdi ise tabana kuvvet kaçmaktı.Hızla odadan kaçarken nefes nefese kalmıştım.Bu tarz durumlar bana çok yabancıydı...Bir erkekle bu kadar samimi olmak çok yanlış bir şeydi.Ama...Ama...Lanet olsun ki aklımda Zarakiyi canlandırmadan edemiyordum.Zihnimi sarmalayan düşünceleri kovmaya çalışırken çoktan pembe bir hayal denizinin içinde boğulmaya başlamıştım.

Aynı o resimde ki bakışlarıyla üzerime doğru geliyor ve kocaman elleriyle beni belimden kavrayarak hafif bir hareketle duvara yaslıyor.Ardından hep imrenerek baktığım iri dudaklarını boynumda gezdiriyor...Geçtiği her yer karıncalanıp titrememe sebep olurken elleri bedenimde dans etmeye başlıyor ve dudakları bu sefer benim fındık kadarcık dudaklarım da duruyor.İlk önce hafifçe üzerini öperken sanki...Sanki susuzluktan ölmek üzere çölde yaşayan bir insan,suyu bulmuş gibi dudaklarımı öpüyor...İştahla...Aman tanrım!! 

Kendimi öylesine kaptırmıştım ki çıkardığım garip gülme seslerini yeni fark etmiştim.Bunu fark etmemi sağlayan bana garip bir şeymişim gibi bakan bir çift kahverengi gözdü.Şuan ne yapıyordum? Yerde yatmış,ellerimi bedenimde gezdirerek garip bir şekilde kıkırdıyordum.Bu toplum da yanlış anlaşılırdı,Zarakinin gözünde ise felaket derecede yanlış anlaşılırdı.Hızla kendimi toparlayarak ayağa kalktığımda hayallerimin temelinin o olduğunu hatırladıkça yanaklarım daha çok kızarıyordu.Konuşmak üzere araladığı dudakları az önce ki sahneyle birleşirken yutkunmama engel olamamıştım.Ya kendime gelmeliydim ya da kendimi kaybedecektim,orası kesindi! 

Fısıldayan (KOVUCU 3.5)Tempat cerita menjadi hidup. Temukan sekarang