1.7

512 89 96
                                    

Burnunu çekip yeni bir peçeteyle yakın ilişki yaşadıktan sonra, kısık bir nefes aldı ve uykulu bakan gözlerini tavana dikti. Geri zekalı gibi dışarıya kalın giyinmeden çıkmış ve tabiki hasta olmuştu! Ama nereden bilebilirdi ki hemen şifayı kapacağını? Arkadaşlarıyla kartopu savaşı yapmak için inmişti o sadece.

Yavaşça hapşururken, içinden geçirdi. Tamam, sadece oyun için inmemiştim.

Kendisine on sekiz gündür not gönderip hislerini açıklayan kızı deli gibi merak ettiği için, belki bu sefer onu not bırakırken yakalarım düşüncesiyle de çıkmıştı. Fakat kızı bulamamıştı. Sanki bir hayaletti kendi evreninde yaşayan. Anlamıyordu, nasıl bu kadar sessiz ve yakalanmadan halledebiliyordu işini? Acaba ninja falan olabilir miydi?

İç sesi kendisine gözlerini devirirken, belli belirsiz kafasını salladı. Dün gece Ninja Kaplumbağalar'ı izlememeliydi, anlaşılan bilinç altına işlemiş ve hasta olduğu için sapıtan beynini iyice delirtmişti.

Gözleri hemen karşı duvardaki saate kayarken, okulun en fazla beş dakika sonra biteceğini hesapladı. Merak ediyordu, bugün not gelecek miydi? Okula da gitmemişti, ne yazabilirdi ki şimdi? Bunların yanında kızı da merak ediyordu. Mesela saçları ne renkti? Ya da gözleri, kendisininki gibi mavi miydi yoksa kahverengi mi? Gözlük kullanıyor muydu? Hobileri nelerdi?

Oflayıp ayağa kalktı ve ellerini saçlarından geçirdi. Onu görmek istiyordu. Ama nasıl görebilirdi ki?

Bir jeton havaya atılıp ardından Sebastian'ın kafasına düştüğünde, kahverengi gözleri birden ışıldadı. Çalışma masasının üzerinden telefonundan kamerayı açıp video moduna ayarladı, penceresinin posta kutusunu gören bir kısmına cihazı yerleştirdi ve önüne tam kapanmayacak şekilde saksıları yerleştirdi. Ardından da perdesini kapatıp beklemeye başladı.

Kız, camda onu görmeyince rahatça notu koyacaktı ama gizli kameraya yakalanıp kimliği açığa çıkarılacaktı. Sırıttı, genç adam. Sonunda onun kim olduğunu bulabilecek ve karşılıklı iki insan gibi konuşabileceklerdi. Kızın kendisine olan duygularını bir de onun ağzından duymak istiyordu. Sevildiğini tam anlamıyla hissetmek istiyordu.

Dakikalar dakikaları kovaladı, sonunda karanlık çöktüğünde notun artık bırakılmış olması gerektiğini düşündü. Camı açıp telefonu eline aldı ve başlatma tuşuna basıp ileriye sarmaya başladı. Heyecan damarlarında yol alırken, merak da yoldaşına katılmıştı.

Sadece bir sorun vardı.

Kızın yüzü gözükmüyordu. Giydiği kapşonlunun önü burnuna kadar çekilmişti ve sanki birinin onu kayda alacağını hissetmiş gibi temkinliydi.

Hayal kırıklığıyla iç çekti. Öğrenememişti, ama en azından bugün de ona kağıt gelmişti. Kamerayı bir kenara koydu ve montunu üzerine geçirip evden çıktı. Bahçedeki posta kutusuna yürürken esen rüzgar yüzünden hafif üşümüş olsa da, önemsememeye çalıştı. Birkaç adımda kutuya ulaştığında ise beyaz kapağı aşağıya indirip açtı ve siyah kağıdı eline alıp notu okumaya başladı.

27.12.2015

Bugün gelmedin okula. Hasta oldun, değil mi? Kalın giyinmeden çıktın dışarıya ve hasta oldun. Şimdi Tanrı bilir ne haldesin, boğazların acıyor mu? Öksürürken canın yanıyor mu Seb? Acımasın, yanmasın. Üzülüyorum.

Sana bir şey olduğunda, şöyle hafif bir gribe bile yakalansan ben kötü oluyorum. O küçük şeyin daha da ilerleyip seni benden almasından korkuyorum. Daha benim olamamış seni benden almasından korkuyorum.

Ruhunun hastalıklarından öpsem, iyileşir misin? Nefesimi versem sana, düzelir misin? Hasretimle baksam sana, gülümser misin?

Peki ya tüm aşkımı önüne sersem, beni sever misin?

Kurumuş Mürekkep Where stories live. Discover now