2.0 | Final

804 95 191
                                    


31.12.2015

İki kelime; Seni seviyorum.

Aynanın karşısında Yılbaşı Balosu için giydiği smokine ters bakışlar atarken, boğazını sıkan şeyi çıkartıp haline gülen arkadaşlarına fırlattı. Komik değildi, tamam bir an nefes alamadığı için domatese dönen suratı tam kahkahalık olabilirdi ama hala komik değildi. Gözlerini kısıp aynadaki yansıma sayesinde izleyebildiği çocuklara kötü kötü baktı.

"Siz neden giymiyorsunuz ki şu lanet şeyi?"diye homurdandı arkasını dönüp. Aslında gayet iyi biliyordu giymemelerinin nedenini, ama birinin ağzından duyup şansına küfretmesi gerekiyordu.

Robert, blazer ceketinin kollarını yukarıya sıyırdı ve sırıttı. "Çünkü bu seneki kurada sen çıktın ve giymek zorunsın."

"Sizden nefret ediyorum,"diye mırıldandı ve iç çekti. "Gidelim artık, hazırım sanırım."

"Sonunda, Tanrı'm! Biraz daha otursaydım kıçım düzleşecekti." Chris arka tarafına bakıp kontrol ettikten sonra önüne dönüp omuz silkti. "Ayrıca acıktım, balodaki şu tatlılardan yemek istiyorum."

Tüm grup gözlerini devirip evden ayrılırken, arabalar dağılıp okula ulaşmaları kar yüzünden tam kırk beş dakikayı bulmuştu. Ve bu kırk beş dakikanın her on beş dakikasında Chris yüzünden arabayı durdurmuş ve ihtiyacını gidermesini beklemişti. Tabii, arada kafasını direksiyona vurup bunu neden kendi arabasına aldığını da düşünmüştü ama, konu şimdilik bu değildi.

Okula geldiklerinde yoğun müzik sesleri kulaklarına ulaşmış, onları eğlenceli bir gece geçirecekleri haberini vermişti. Balonun olduğu salona girdiklerinde ise bu haberden artık eminlerdi, çünkü herkes pistte müziğin akışına kapılmış ve kendinden geçmişti.

Sebastian, güzel bir köşede duran masayı gözüne kestirdiğinde yemeklere saldıran Chris hariç diğerleriyle birlikte masaya yerleşmiş ve Tom'un getirdiği alkollü içeceklerden içmeye başlamışlardı. Bugün yılbaşıydı, hafif çakırkeyif olsa sorun olmazdı.

Yani, o kızla görüştüğünde saçmalamazsa sorun olabileceğini düşünmüyordu.

O kız. İstemsizce bu aralar aklından çıkmayan, adını bile bilmediği, kendisini seven kız. Bugün onun kim olduğunu öğrenecekti. Ondan sonra ne yapacağını tam olarak bilmiyordu aslında, ama kızı arkadaş olarak bellemeyeceği kesindi. Ona bilmeden verdiği kalp zararları için hala vicdan azabı çekiyordu zaten, bir de onunla arkadaş olsa kızın artık isyan edebileceğini biliyordu.

"Hepimiz mi sapız şimdi?"diye sordu Robert, plastik bardaktaki içeceğinden bir yudum aldı. Diğerleri kafasını sallayıp bunu onaylarken ofladı. "Ben kız bulmaya gidiyorum. Çok sıkıcısınız."

Genç adam gözlerini devirdi. "Geçen seferki gibi bulma da,"dedi ve yalandan öksürdü. "Hani lez çıkmıştı."

"Bulmam bulmam,"dedi Rob homurdanarak. "Ayrıca hiç öyle gözükmüyordu, ben ne yapabilirim?"

"Sorabilirsin?"

"Mantıklı. Öyle yapacağım." Robert, çocukların yanından ayrılırken, geriye kalan üç arkadaş da önce pistte biraz dans edip ardından da verilen konseri dinlemişlerdi. Konserin bitmesinin ve saatin gece yarısına gelmesinin üzerinde Seb, vakit kaybetmeden okul bahçesinin arkasına gitmiş ve etrafa bakınmıştı. Artık onu görmek istiyordu.

"Merhaba."

Narin ve hoş bir ses kulaklarına dolduğunda, hızla arkasını dönüp ona baktı. İlk birkaç dakika sessiz kaldı, kızı bir yerlerden gözü ısırıyordu fakat hafızasının çok iyi olduğu söylenemezdi, o yüzden hemen hatırlayamadı sarışın kızı. Ardından köşeli jetonu düştü; onunla olan bir anısı zihninde belirirken gözlerini büyültmüş, ağzını aralamıştı.

"Sen... Şeyde ki sarıldığım kız..."

Sarışın kız utangaçça başını salladı. "Evet o kızım."

Lise 1'in son günlerinde bir okulla kendi okullarının maçı vardı ve tüm öğrenciler spor salonunda toplanıp tezahürat yapmaya çağırılmıştı. Seb o maç için heyecanlıydı çünkü karşı takımla yıl içinde yaptıkları dallardaki tüm maçlarda berabere kalmışlardı, bunu kazanmalılardı. Ki kazanmışlardı ve Sebastian son golde yanında olan birini kendine çekip sıkıca sarılmış ve etrafında döndürüp yere bırakmıştı, sonra da arkadaşlarıyla futbolcuların yanına gidip onları kutlamıştı. Kahretsin.

"Aman Tanrı'm, ben özür dilerim,"dedi Sebastian eliyle saçlarını karıştırarak. "Öyle birden çekip sarılmamam ve seni bu hale getirmemem gerekiyordu-"

"Sorun değil." Genç kız omuz silkip gülümsedi. "Özür dilemene de gerek yok, sen bana pişman olacağım değil gurur duyacağım bir duygu verdin."

Duyduklarıyla yüzüne bir gülümseme yerleşti genç adamın. "Adını sorsam biraz saçma mı kaçar?"

"Mila,"dedi gülerek sarışın. "İsmim Mila."

"İsmini sevdim." Sebastian, biraz bekledikten sonra devam etti. "Şey, neden bunca zaman saklandın? Gelip hislerini yüzüme söylesen belki daha az acı çekerdin?"

Genç kız sevdiği çocuğa düz düz baktı.

"Öyle kolay bir şey değil tamam mı?"diye mırıldandı. "Şuan bile kalbim yerimden çıkacak gibi atıyor birazdan bir bomba gibi patlayabilirim zor duruyorum, gelip senin yüzüne söylediğim an büyük ihtimalle kalp krizi geçirip ölürdüm."

Dudaklarını birbirine bastırdı Seb. Aşık olmak bu kadar... Ne denirdi, zor muydu?

"Pekala Mila,"dedi genç adam, ardından iki saattir nefes almasını engelleyen papyonunu çıkarıp arkaya fırlattı ve elini kıza uzatıp sırıttı.

"Benimle şu sıkıcı balodan kaçıp çılgın şeyler yapmaya ne dersin?"


•••

Finali çok açık uçlu bıraktım, sövmeyin lütfen fkendkejd

Herkesin içine sinen bir final yazamazdım, o yüzden dedim ki okuyanlar istedikleri gibi yönlendirsin kafalarında, istedikleri gibi son buldursun. Yani ileride Seb'i bizim kıza aşık edebilir, ya da kızı öldürüp Seb'e aşk acısı çektirebilirsiniz djdnej

Umarım beğenmişsinizdir, kendinize iyi bakın! Başka kitaplarda görüşmek üzere!

Kurumuş Mürekkep Where stories live. Discover now