Bölüm 64 - Görmemek

15K 1.4K 296
                                    

Bölüm 64 - Görmemek

Yinza'nın gözleri sonuna kadar açıldı. Beceriksiz nişanlısının talihsiz sakatlanmayı duymuştu, ama Düşen Gök'ün lideri bu konunun yayılmasını istememişti ve üst seviye aileler dışında bu konuyu bilen kimse yoktu.

Tamar güldü. "Hah! Uydurmak için başka bir yalan bulamadın mı?" Tamar konuştu. "Sakatlandığını iddia ettiğin kişi, Leydi Yinza'nın nişanlısı ve daha dün sabah beraberlerdi! Genç Efendi'nin hastalığı bile yoktu! Ayrıca, Genç Efendi Kuan'ın seviyesi sekiz değil, yedidir. Her ne kadar on bir yaşında yedinci seviye olacak kadar büyük bir dahi olsa da, sekizinci seviye onun için imkânsız. Bunu ancak Leydi Yinza başarabilir."

Yun şaşırdı. "Ne? Onun sakatlandığını gözlerimle gördüm ve kardeşlerimizden biri olan ışık büyücüsü Kyuk onu bizzat gözlemledi ve sakat kaldığını doğruladı."

"Dediğim gibi, bu imkânsız. Gözümü korkutmak için böyle yalanlara başvurmanız gerekmez, şimdi söylediğiniz seviyelerin de yalan olduğunu düşünmeye başladım." Tamar kendinden çok emindi ve biraz önceki şaşkınlığını yok etti, artık daha rahattı.

"Tamar, küstahlaşma! Sen çok zayıf olduğun için göremiyorsun ama seviyeleri dedikleri gibi doğru!" korumalardan biri konuştu, çok insan gördüğü için artık büyülü yaratıklar gibi seviye ölçme yeteneği oluşmuştu.

Saga ateşin yanından kalktı ve hızlı adımlarla yürümeye başladı. Bu da Zend'in odaklandığı ateşin içinden çıkmasını sağladı. Yetişkinlerin konuştuğu konular onu sıkıyordu. Durumu anladı. Saga eski bir Fungyuo'luydu ve o küçük kızın burada olmasından memnun kalmamıştı. Yalnız hissetmemesi için onun yanına gitmeye karar verdi ve ayağa kalktı.

"Bak işte, benimle düello yapmamak için kaçıyor korkak!" Tamar eliyle Zend'i gösterdi ve bağırdı. Aşırı özgüvenle dolmuştu ve şimdi Kral Dustin'e bile meydan okuyabilirdi.

Zend kendine seslenen çocuğu duydu ve arkasını döndü. "Ne düellosu?"

Tamar ona cevap verdi. "Bizi aşağıladığın için sana düello teklif ettim ama hemen arkadaşların ortaya atladı. Sanırım beni yenemeyeceğini anladılar ve onurlarını kurtarmaya çalıştılar. Ama sorun yok, onurlarını kurtarmaları için onlara da şans vereceğim ve şerefli şövalyeler gibi çarpışacağız!"

"Kusura bakmayın, sizin gibi üstün bir şövalyeyi aşağılamak istememiştim. Şimdi bir arkadaşımın yanında olmam gerekiyor, üstelik nasıl ben sizin gibi güçlü birini yeneceğim yanılgısına kapılıp da sizinle düello yaparım? Değerli zamanınızı düello gibi gereksiz bir şey için harcamamalıyız." Zend bir bakışta onun kendinden güçsüz olduğunu anladı. Ama çocuk çok hevesliydi, onu yenerek hevesini bozmak istemedi. Bu onun moralini bozabilirdi, onu aşağılamak istemedi.

"Eh, eğer özür diliyorsan sorun yok." Tamar'ın keyfi yerine geldi ve gülümsedi. O aslında kötü bir çocuk değildi.

Zend de ona gülümsedi ve Saga'nın yanına gitmek için oradan koşarak uzaklaştı.

"Onu buradan götürün!" Yinza bir elini kaldırdı ve hafifçe yana doğru salladı.

"Emredersiniz!" korumalardan biri hemen çocuğa döndü.

"Leydi Yinza, neden beni kovuyorsunuz?! Onurumuzu korumadım mı?!" Tamar, abisi omzundan tuttuğunda ondan sıyrıldı ve konuştu.

"Bak çocuk, bugün yeterince sorun çıkardın. Onurumuzu falan kurtarmadın, aksine bizi utandırdın! Fark etmedin değil mi? Lord Zend senin şevkini kırmak istemediği için seninle düello yapmadı. Açıkça senden çok daha güçlüydü, ama seni aşağılamak istemedi! Ayrıca Kuan'ın sakatlanması doğruydu, Düşen Gök'ün elinde benzersiz bir ilaç vardı ve onu iyileştirdiler, olayın duyulması engellendi. Hem de sakatlandığı dövüşte sekizinci seviye bir teknik kullanmıştı, bu onun sakatlığını artırmıştı. Hatta kullandığı teknik Düşen Gök'ün S Seviye olan sayılı tekniklerinden Ejderha Yumruğu'ydu. Buna rağmen kendinden iki seviye aşağıda olan birinden aldığı tek yumrukla yenilmişti, buna herkes çok şaşırdı. Bunu sana söylememin nedeniyse, hareketlerinin neler doğurabileceğini sana öğretmek istemem. Eğer o sana kızmış olsaydı ne abin, ne ben seni onun elinden alabilirdik! Lord Zend'e, yaptığın saygısızlıkları görmezden geldiği için ve hoşgörü gösterdiği için daha sonra kişisel olarak teşekkür edeceğim. Şimdi kaybol!"

Duydukları Tamar'ın yutkunmasına neden oldu, terlemeye ve titremeye başladı. Leydi Yinza'nın yalan söyleme ihtimali yoktu, yani söyledikleri kesinlikle doğruydu. Şimdi tehlikeyi anlamaya başladı. Ne kadar da aptaldı! Eğer o çocuk sinirlenip de onunla gerçekten bir düello yapsaydı, sonu Lord Kuan'dan farklı olur muydu? Hem de kendisi ondan daha düşük seviyedeydi, ölme ihtimali bile çok yüksekti. Tek yapabildiği başını önüne eğerek oradan uzaklaşmak oldu.

Zend iskelede oturan Saga'yı gördü ve yanına gitti, usulca yanına yaklaştı. "Selam."

Saga ışıldayan gözlerle ona baktı. "Selam." ela gözleri gecenin karanlığından dolayı mavileşmişti.

"Naber?" Zend de Saga gibi iskeleye oturdu, ama ondan farklı olarak ellerini başının arkasına koyup oraya yattı.

"İyiyim, sen?" Saga da onun yanına yattı ve gökyüzüne bakmaya başladı.

"Ben de iyiyim." Zend bir iç çekti. "O kızın varlığı seni rahatsız mı etti?"

"Evet, birazcık." Saga ciddi bir şekilde konuştu. "Eski akrabalarımı görmeyi pek sevmiyorum. Keşke onların içinde doğmasaydım."

"Saga, bence memnun olmalısın." Zend bu gece çıkmış olan dolunaya bakarak konuştu. Ona göre Saga çok şanslıydı, ailesini tanımıştı ve onlarla beraber büyümüştü. Zend bunun için birçok şeyini feda edebilirdi.

"Neden? Onların kötü insanlar olduklarını biliyorsun." Saga başını çevirip Zend'e baktı.

"Benim gibi onları hiç tanımasaydın, hangi aileden olduğunu bilmeseydin neden memnun olman gerektiğini anlardın. Sokaklardansa her türlü aile iyidir. En azından onları tanıyorsun."

Saga da içini çekti. O haklıydı. Her zaman bolluk içinde büyümüştü, zor zamanlarında bile ailesi ona destek olmuştu. Çocukluğunda hep şımartılmılmıştı, özellikle para sıkıntısı hiç çekmemişti. "Belki de haklısındır. Bolluk içinde büyüdüm, hiç yalnız kalmadım."

"Bir de bana bak. Altı yaşına kadar beraber yaşadığım, tanıdığım tek kişinin ismini bile bilmiyorum. Annem kim, babam kim bilmiyorum. Beni neden bıraktılar, kardeşim var mı, akrabalarım var mı, hiçbirini bilmiyorum."

Saga bencilce davrandığını fark etti. Daha önce böyle düşünmemişti, ailesini lanetli ve bencil insanlar olarak düşünüyordu hep, ama onlar hiç olmasaydı, onları hiç tanımasaydı ne yapardı? Zend gibi sokaklarda büyüse şimdi olduğu kişi olabilir miydi? Nasıl olur da kendini güçlü görürdü? Çocukluğundan beri en iyi öğretmenlerle çalışmıştı ve güçlenmişti. Ama bu kolaydı, asıl zor olan, tek başına yaşamaktı. Bunu kaç kişi yapabilirdi?

Zend'i düşündü. O son derece tatlı bir çocuktu. Ateşin yanından ayrıldığında kötü hissettiğini anlamıştı ve hemen yanına gelmişti. Onu yalnız bırakmamıştı, çünkü yalnız olmanın ne kadar kötü olduğunu biliyordu. Hafifçe doğruldu ve onu yanağından öptü.

"Biliyor musun, sokaktakileri kimse görmüyor." Zend konuştu ve Saga'ya döndü. "Gerçekten, bana acıman, benim için üzülmen ya da bana sempati duyman için bunu söylemiyorum. Onları sadece kendileri görebiliyor. Kimse onlara dikkat etmiyor, onlara bakmıyor, onları bir insan olarak görmüyorlar. Onlara, sanki onlar birer böcekmiş gibi davranıyorlar."

Saga içini çekti.

"Son iki yılda çok fazla şey oldu. Arkadaşlar edindim, kardeşlerim oldu. Ustam oldu, bana değer veren birileriyle tanıştım. Beyaz Taç gibi mükemmel bir yere katıldım, güçlenmeye çalıştım, okuldaki sınavlarıma çalıştım." Zend kendisine bakan Saga'ya döndü. "Ama korkuyorum Saga."

"Korkacak bir şeyin mi var Zend? Neyden korkuyorsun?" Saga konuştu.

"Görememekten korkuyorum. Onlardan sürekli uzaklaşıyorum, artık sokakları zar zor hatırlayabiliyorum. Sanki Beyaz Taç'ta doğmuşum gibi geliyor. Onları unutmaya başlıyorum, orada yaşamanın ne kadar zor olduğunu, insanlara elini açarken ne kadar utandığını, birkaç altınlık bir ayakkabıyı sadece vitrinde izlemek için bile o sokaktan yavaş yavaş geçtiğimi unutmaya başlıyorum. Ama eğer unutursam sanki Tanrı, tekrar hatırlamam için beni sokağa atacakmış gibi geliyor. Aynı zamanda unutmak istemiyorum, eğer kötü zamanlarımı unutursam, yine kötü bir zamana geldiğimde çok tökezleyeceğim. Ben şimdi sokaktakilerin halini anlayabiliyorum ve unutmak istemiyorum. Ama unutacağımı hissediyorum Saga. Ben de göremeyenlerden biri olmaktan korkuyorum."

***

1103

Argenta 1-2Where stories live. Discover now