Bölüm 20 - Haddini bil!

16.3K 1.2K 341
                                    

Arkadaşlar, bölüme başlamadan önce, bir okuyucumdan gelen bir kaligrafiyi paylaşmak istedim, ben gerçekten beğendim, arkadaşın eline sağlık :D eğer bu tür kaligrafilerden hoşlanan ve benim de olsun diyen varsa, instagram üzerinden zen_kaligrafi ad...

Oops! This image does not follow our content guidelines. To continue publishing, please remove it or upload a different image.

Arkadaşlar, bölüme başlamadan önce, bir okuyucumdan gelen bir kaligrafiyi paylaşmak istedim, ben gerçekten beğendim, arkadaşın eline sağlık :D eğer bu tür kaligrafilerden hoşlanan ve benim de olsun diyen varsa, instagram üzerinden zen_kaligrafi adresine ulaşabilir

Bölüm 20 - Haddini bil!

"Asıl aile mi? Ne demek istiyorsunuz?" Zend şaşkınlıkla karşısında ona hafifçe gülümseyerek bakmakta olan adama seslendi. Onun asıl aile derken ne kastettiğini gerçekten anlayamamıştı.

"Hmm..." Maızk biraz bekledi ve çenesini sıvazladı. "Hiçbir şey," Çocuk Fungyuo'ya gitmiş olmalıydı, nasıl farklı bir şeyleri anlamamıştı? Ya da gitmemiş miydi? Evet, büyük ihtimalle cevap buydu. Maızk Avcı Modu ile bunu doğruladı, artık Avcı Modu'nu insanların amaçlarını anlamak için bile kullanabiliyordu. Zend, Fungyuo'ya gidecekti. Gidince de bir şeyleri fark edecekti, şimdi onun kafasını karıştırmaya gerek yoktu. "sadece şaka yapmak istedim."

"Gerçekten mi?" Zend adamın çenesini sıvazlamasını ve düşünmesini ayrıntılı bir şekilde izlemişti, onun şaka yapmadığına yemin edebilirdi; ama yine de itiraz edemeyecekti. Çünkü karşısındaki kişi sıradan biri değildi.

"Evet, gerçekten." Maızk ona kısaca cevap verdi. Söylediği iki kelime net ve kesindi, zaten böyle olmasalar bile Zend'in onun söylediklerine karşı geleceğini sanmıyordu, o akıllı bir çocuğa benziyordu.

"Tamam o halde." Zend, onun da düşündüğü gibi, Maızk'a karşı gelmedi. O İlah Seviyesi'ndeki biriydi. Söyledikleri kesindi, aslında doğru olmasa bile, o söyleyince doğruydu ve sorgulanamazdı. Bir efsanenin dediklerini sorgulayamazdın, aksi halde canın çok yanabilir; hatta yanacak bir canın bile kalmayabilirdi. Özellikle de karşındaki Ölüm Yılanı ise. Yaptıklarına bakılacak olursa da, büyük ihtimalle Zend'in ağzını aramıştı. Zend onun söyledikleri aklına kazıdı. 'Asıl aile' Gerçekten, ne demek istemişti? Ne kadar meraklansa da sorma imkanı yoktu. Yanlış bir şey yapamazdı. Tabii ki, bu Zend'in neler olduğunu sormayacağını göstermiyordu. "Saygısızlık gibi düşünmeyin, ama burada ne işimiz var acaba?"

Maızk, Zend'in merak içinde olduğunu kolayca anlamıştı. Artık insanların sadece göz hareketlerine bakarak ne düşündüklerini anlayabiliyordu. Üstelik Zend şu an büyük bir merak içindeydi, ama yine de Maızk'ın bir şey söylemek istemediğinı anlamış ve o büyük merakına rağmen konuyu değiştirmişti. O gerçekten akıllı bir çocuktu, bu kesindi. Büyük ihtimalle Zend şu an Maızk'ı korkutucu buluyordu, bu diğer insanların da sık sık yaptığı bir şeydi. Ama Maızk Zend'in ondan korkmasını istemiyordu, bu yüzden yanlış anlaşılmaları önlemek ve baskıcı bir görünüm oluşturmamak için nazikçe cevap verdi. "Zend, kafanda benimle ilgili yanlış bir algının oluşmasını istemem," Maızk düşüncelerini açıkça söyledi, "bana karşı yanlış bir şey söylersen ya da saygısızlık yaparsan seni öldürmeyeceğim, veya sana zarar vermeyeceğim. Tabii ki bu her şey için geçerli değil, her zaman, her şeyde bir sınır olmalıdır." diye devam etti. "Benimle babanla ya da dedenle konuşuyormuş gibi konuşabilirsin, korkmana gerek yok." Adam Zend'in üstünde olduğu yatağın karşı tarafında bulunan bir sandalyeye oturdu. "Gelelim neden burada olduğuna ve buranın neresi olduğuna."

Argenta 1-2Where stories live. Discover now