Bölüm 2

25.6K 1.3K 427
                                    

"Bu son değil. Hatta sonun
başlangıcı bile değil,
sadece başlangıcın sonu."

Winston Churchill

06:55 | 3.Yiğit sokağı civarları

Rüzgar hafif hafif eserken yerde yatan kız henüz kendine gelememişti, yerde boylu boyunca yatan kız Açelyadan başkası değildi. Kimse onu halsizce yatarken bulup yardım etmemişti, baygın bir şekilde bırakıldığı gibi duran kız yağmurdan dolayı kesinlikle hastalanacaktı fakat önemli olan dünyaya gözlerini açmasıydı. Önüne çıkan engellere inat gözlerini açıp herkese inat savaşmalıydı, tıpkı küçük bedenine rağmen büyük bir sorumluluk edinen küçük Şimşek gibi... En azından kızın yanında durduğu bir annesi ve her ne kadar nefret etsede kız kardeşini gizli bir şekilde koruyan bir abisi vardı, bu hayatta yalnız kalmak gerçekten çok zordu. Zor zamanlarda yapayalnız kalmak insana o kadar çaresiz hissettirirdi ki birisini yanında isterdiniz, duyguları samimi
olsun ya da olmasın bu hiç fark etmezdi.

Kız acılı bir şekilde gözlerini açtığında gözbebeklerini acıtan güneş ışığıyla karşılaştı, ışınlar dolayısıyla acıyan gözlerini kapatarak yerinden doğrulmaya çalıştı. Başına ne geldiğini hatırlamaya çalışıyordu, neden burada nemli kıyafetleriyle yatıyordu?
Üstelik yattığı yer muhtemelen bir bakteri yuvasıydı, iğrenç kokuyu daha fazla algılamamak adına burnunu tuttu.
Dibindeki duvarda hunharca böcekler geziyordu, yerde ölü gibi uzanırken kim bilir üzerinde ne böcekler gezmişti? Bu düşünceyle iğrenmişlik duygusu hat safhaya ulaştı ve buradan uzaklaşmak adına hızlı adımlarla bu sokaktan çıktı.

Olanlar bir bir zihnine düşerken Şimşek adına çok üzülmüştü, onu kurtaramadığı için kendine karşı çok sinirliydi fakat o kadın gerçekten çok güçlüydü. Sahip olduğu gücünü kesinlikle silahı olarak kullanıyordu, içten içe çocuğa zarar vermemesi için dua ediyordu.
Aklı kesinlikle onda kalmıştı, kimsesiz ve olağanüstü bir gücü olan çocuğa neler yapılmazdı ki? Aklından geçen kötü senaryoları hemen bir kenara itti, ne olursa olsun onu kurtaracaktı.

Koskoca bir gün dışarıda sokağın birinde uyumuştu, kız annesini düşünerek tüm bu olanlara lanet okudu. Panik atak olan annesi kesinlikle ortalığı birbirine katmıştı, abisini düşünmek bile istemiyordu çünkü umrunda olmamasına rağmen kızmak için bahane arayan abisi onu haşlamak için zevkle evde bekliyor olmalıydı. Bir yalan bulmalıydı, ikisini de ikna edecek türden bir cümle bulmalıydı. Başka bir okulda okuyan Ceren adındaki arkadaşında kaldığını söylemesi yeterli olacaktı, hızla arkadaşına yalanının ortaya çıkmamasına adına mesaj attı. Ona sonra bir şeyler uydurabilirdi, önemli olan büyük sırrın ortaya çıkmamasıydı.

Telefonuna gelen seksen sekiz mesaj ve yüz beş aramayı görmezden gelerek kendini büyük bir sorguya hazırladı ve cesaretini toplayarak evine geldi, zili çaldığında perişan olan annesini gördü. Bu halini gören Açelya annesini bu hale istemeden de olsa getirdiği için kendini suçladı, sımsıkı sarılan annesi ağlama krizine girmişti. Gözyaşlarını tutan kız sinirli bir şekilde bakan abisine baktı, buz gibi bakışlarla kız kardeşini inceliyordu. Genel olarak üzerini inceledikten sonra tok sesiyle "Nerdeydin?" dedi, Açelya ona hesap vermekten nefret ediyordu. Onu sevmeyen bir adam neden hesap sorma zahmetinde bulunurdu ki?

"Dün kendimi kötü hissettim, Cerenlere gittim. Biraz onunla vakit geçirdim, amacım sizi endişelendirmek değildi. Daha doğrusu annemi..."

İğneleyici cümlesini "Daha sonrasında film izlerken uyuyakaldık, telefonum sessizde kaldığı için duymamışım. Tekrardan özür dilerim." diye tamamladı, abisi çok sert bakıyordu. Ellerini yumruk haline getiren Gökhan sinirle kapıyı çarparak evden çıktı, kendisini bir türlü anlayamıyordu. Hem bu kızı suçluyordu hem de onu önemsiyordu, babası Açelya doğduğu zaman kaza yaparak ölmüştü. 12 aralık 2000 yılında annesi hamile iken evde sancısı tutmuştu, acilen hastaneye kaldırılan kadın eşini korkutmuştu. Doktorların söylediğine göre henüz doğmaması gerekiyordu, beklemedikleri durumla birlikte eşi arabada son hızla gelirken korkunç bir kaza yapmıştı. Maalesef ki o kazadan sağ çıkması imkansızdı, o sıralarda beş yaşında olan Gökhan doğacak olan bebeğe kin gütmüştü. O günden sonra hiçbir zaman kız kardeşini sevmemişti, onun geldiği zamandan beri ailesi mahvolmuştu.

MARKOZ    Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin