➿Bölüm 35➿

9K 433 170
                                    

Merhaba arkadaşlar öncelikle sizinle konuşmak istediğim bir konu var, artık 12. Sınıfa geçmiş bulunmaktayım ve ağır bir maratona giriyorum. Bu yüzden bölümü geciktirmek zorunda kaldım, bu sene fazla aktif olamayacağım. O yüzden şimdiden bölüm yazıp kenara yerleştirmeye başladım, bu bölümünde uzun bir bölüm olmasını istediğim için bu süre dahada uzadı. Ve başıma bir talihsizlik daha geldi. Onu bölümün sonunda açıkladım. Bana saygı duyduğunuz ve tepki göstermediğiniz için teşekkür ederim, iyiki varsınız.

Medya Selen♩

×İYİ OKUMALAR ×

Her şey aynı sıradanlığıyla devam ediyordu,  hiçbir şey olmamış gibi davranıyordu. Sanki bunların hiçbirini beraber yaşamamışız gibiydi, benim duygularımla oynuyor hissine kapılmak istemesemde insanın aklına gelmiyor değildi. Markoz çocukluğunda kötü şeyler yaşamış bir adamdı, bu dengesizliği ve ruhsuzluğu buradan geliyordu. Elbette zamanla olacak şeylerdi, ben onun yaralarını sarabilirdim.
Biz birbirimizi tamamlayabilirdik,  benimde babam yoktu.

Beni en  iyi anlayabilecek o diye düşünüyordum, Markoz kalbinde iyi bir insandı. Sadece biraz yapısı gereği fazla sert bir kişiliği vardı ancak her şeye değerdi. Ben onun için her şeyi yapmaya hazırdım, benim bu ponçik kalbim ona aitti. En azından yetebildiği kadar öyle değil mi?

Şimdi de bizimkilerin yanına uğramıştık , en başta Markoz'u görünce baygınlık geçirmek üzere olan Yosun ve Sera her ne kadar komik bir duruma düşselerde kötü bir gün geçirmiştik. Hepimiz onu özlemiştik, sonuçta onu öldü sandık ve bu çok normaldi. Şimdide başımızdaki tehlikeden bahsediyorduk, bugüne kadar yaşadıklarımız bunun yanında bir hiçti.

Tehlike şimdi yavaş yavaş bir dalga edasıyla başlıyordu, dünya tehlike altındaydı.

Üstelik bunu yapan sadece Selen'in erkek ikiz kardeşiydi. Altay gereğinden fazla gergindi, o alnından ecel terleri döktükçe biz şekilden şekile giriyorduk çünkü herşeyi gören oydu.

{Altay aralarında geleceği görme yeteneğine sahip adam, unutmuş olanlar için hatırlatmak istedim. }

Halimizi gören Şimşek ise masadaki kirazları ağzına tek tek atıyor ve hepimize dalga geçercesine bakıyordu, bizim güçlerimizi birleştirip onu yeneceğimizi sanıyordu ancak durum çok farklıydı.

Hala gerçeklerin farkında değildi.

"Bak Altay ben gerçekten anlamıyorum, Selen'in ikiz erkek kardeşi var dedin neydi ismi şunun? "

Herous belası hayatıma girmiş bulunmakta, ismini unutmak ne mümkün (!)

"Herous"

"Ve evet her neyse , bunun nasıl bir gücü olabilir ? Biz onu yenemez miyiz? Ne demek tehlike altındayız? Artık şu lanet durumu anlatır mısın Altay yoksa burada kafayı yiyeceğim. "

Yankı eğer Altay ağzını açmazsa burada delirecekti, bu durumda ne kadar ciddi durulur bilmiyordum ama şuan çok garip bir ortaydım.

"Hey tatlım biraz sakin olmalısın, gördüğün gibi çocuğun beti benzi atmış onu gören sen değilsin konuşuyorsun. "

Laf yetiştirme çabalarına giren Şimşek'e göz kırparak susmasını ima ettim ancak geride kalmıyordu.

"Sen mi susmak istersin ben mi seni susturayım ne dersin Şimşekciğim. "

Şimşek ağzını bir fermuar şeklinde kapattı, arada kıs kıs gülüyordu.

"Yankı çocuk haklı, sen benim neler gördüğümü bilmiyorsun. "

Demek Herous çok güçlü bir adamdı ve özel gücü zihin gücüyle çok ağır şeyleri kaldırabilir. Zihin gücünü eline  yükleyerek dünyayı ele geçirmek istiyordu ve sandığımız kadar güçsüz biri değildi.
Altay'ın birşey söyleyeceği yoktu zaten ağzını açamıyordu, bende aklını okumuş olmuştum.

MARKOZ    Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin