Ep. 2 || backeria's key||

2.7K 254 96
                                    

(Baekhyun)

İnsanlar, neden herkese ve herşeye hıyanet ederlerdi ki? Onları korumayı, kollamayı bile bilmezler miydi? Neden bu konuda beyin özürlü gibi davranıyorlardı? Cidden... Salaklardı. Bazenleri böyle insanların kafalarını tutup tuvaletin suyunda boğmak istiyordum. Evet, fazlaca cani bir düşünceydi ama hıyanet eden insanlara gıcık-hayır, o tür insanlardan direk tiksiniyordum.
Etrafımda böyle insanlar fazlasıyla vardı. Ve hepsini yavaş yavaş hayatımdan çıkarmıştım. Hepsinden uzaklaşmıştım. Önce bana, sonrada kişiliğime saygı duyacaklardı. Hıyanet, ihanet eden insanlardan nefret ederdim. Ortaokuldayken Sehun, ben ve Takoyumi adında Japon bir velet birlikte takılır, gezerdik. Bir gün Takoyumi'ye şu kızdan hoşlanıyorum demiştim ve demez olaydım. Çünkü ertesi gün okula kızla sarmaş dolaş girmişlerdi. Bu hayatımdaki ilk ihanetimdi. Daha sonra babam da bizi çük gibi ortada bırakarak gitmişti. Ve hayatım iyice boka sürüklenmişti. Tam liseye başladığım zamanda olmuştu çoğu şey. Sokaklarda yattığımız günler pek de uzak değildi yani.

Gözlerimi kapatarak düşüncelerimden sıyrılmaya çalıştım. Çok ama çok fazla yorgundum ama yine de burada malak gibi yatamazdım. Malak gibi yatmaktansa iş yapmayı yeğlerdim ama o Park denilen salak hala daha anahtarımı getirmemişti. Sıkılmıştım bu boşluktan. Asla boş duran birisi olamamıştım. Çünkü canı fazla sıkılan biriydim. Can sıkıntım bazenleri adam öldürebileceğim bir dereceye geliyordu. Bu... Biraz tehlikeliydi. Tamam, bayağı tehlikeliydi ama öldüreceğim ilk kişi belliydi zaten. Açıkca ortada sırıtıyordu. Hatta kepçe kulakları ve sikik derecede büyük olan otuz iki diş sırıtmasıyla gören herkese ortalıkta cırtlak renkler giymiş, platin renkli saçlı ve ağır makyajlı travestiler gibi insanlara ben buradayım diyordu resmen. Sokuk herif...

Bazenleri içimde öyle bir nefret patlaması oluyordu onu huzurlu bir şekilde uyuduğu siyah saten kumaşlarla kaplı yataktan milyonlarca kez, delik deşik olasıya kadar deşesim geliyordu. Sanırım, Park Chanyeol'e olan nefretim asla bitmeyecekti. Hep böyle bir paradokstaymışcasına devam edecekti. Bu ölümsüzlük gibiydi. Ne yaparsam yapayım, ona aşık olsam bile kalbimin bir tarafı hep ondan nefret edecekti.

Oflayarak ayağa kalktım. Neredeydi bu soktuğumun herifi? Anahtarımı niye hala getirmemişti? Biri şu herifi sikip buraya getirsin, lütfen. Anahtarımı ona bırakmamam gerekiyordu. Ama ben bırakmamıştım ki! Ütü suratlı, burnu bir karış havada olan Oh AptallıkAbidesiHun beni zorla çıkartmıştı. Bazenleri nedem Sehun ile Chanyeol'ün üniversitede farklı bölümlerde olmalarına rağmen bu kadar yakın olduklarını düşünüyordum. Bu dostluk tehlikeliydi. Özellikle de karşıdaki kişi benim düşmanımsa.

Onların ilk yakın dost oldukları öğrendiğim günü hatırlıyordum da tam bir faciaydı. Çünkü öfke patlaması yaşayarak Chanyeol'ün kepçe kulaklarına asılmış ve onları ısırmıştım. O da beni belimden yakalayıp omzuna atmış, kuytu bir yere çekerek beni bir güzel pataklamıştı. Sehun'sa zavallım bize ne-yapıyor-bu-denişikler dercesine bakmıştı.

"Salak herif! Anahtarımı ne yaptın kim bilir? Bana o anahtar lazım, kepçük herif!"

Telefonumundan onun numarasını bulmaya çalışırken bir yandan ağzıma gelen her küfrü sayıyordum. Bu kadar ağzı bozuk bir velet değildim ki ben! Ne olmuştu bana? Ben... Eski ben değildim, maalesef ki. Lisedeki terbiyeli, diş telli ve gözlüklü o çocuk gitmişti, yerine ise bambaşka bir Baekhyun gelmişti. O Baekhyun, lisenin som günü yaşadığı olaydan sonra tamamen yok olmuştu. Ondan bir kırıntı yoktu maalesef ki. O olay beni hiç olmadığım birisine dönüştürmüştü. Küfürbaz ve ağzı bozuk birisi olup çıkmıştım. Ben, ben değildim.

Adının üstünde parmağımı sola kaydırdığımda ağzımdan kaçan küfürleri ve hakaretleri söylemeye utanıyorum size.

Yoda Piçi aranıyor...

After The Stalker(#2)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin