nineteen

628 56 10
                                    

Tuvaletten çıkıp rengi solmuş eski olduğunu bağıran masalara doğru sakince yürüdüm.

Ne kadar eski ve dekoratif olsada rahat olan sandalyeme oturduğumda önümdeki iki salak yeşil bir çift pipeti almışlar onunla milkshake içerken birbirlerini çekiyolardı.

Kamerayı bana çeviren Youngjae tatlı olduğumu falan söyleyip durmuştu fakat tepki vermedim.Çünkü artık uğraşmak istemiyordum şu tatlı kelimesiyle.

En sonunda sinirlenip kalkıcağım sırada konuya girmeye karar verdiler.

Daehyun bana endişeyle bakıyordu ve bu bakışa alışmıştım.Youngjae söze girdi.

"Biliyorsun Mark Amerika'daki istediği okuldan kabul edildi" konuşmadan önce dikkatlice bana baktığında şaşırmış gibi yaptım.

"Bugün gidiyor" dediğinde Daehyun ona vurdu.

"Yavaş yavaş söylemeliydin seni salak" gülmeye başladığımda bana şaşkınca bakmaya başladılar.

"Ne var gitmeyi o seçti ve arkasından ağlamam falan mı gerekiyor?" biraz bekleyip cevapladılar.

"Hayır da yani bu tepkiyi beklemiyorduk"

"Daehyun o gittiğinde dahi bir damla göz yaşı dökmedim ben bu yüzden umrumda değil"

Youngjae o demekle kimi kast etti falan desede cevaplamadık.

"Ama şunu bilmelisin ki ailesini kaç yıldır göremiyodu bu yüzden ona zaman ver seni seviyor bu yüzden gelicektir" onlara bıkmışçasına baktım.

"Anlamıyosunuz çocuklar o günden sonra o sınava girdi sonra sınavlar açıklandı ve birinci oldu sonra okula başvurdu ve okula kabul edildi bu süre boyunca naptığını elbette düşündüm ve elbette onu özledim" nefes alıp devam ettim "ama bu onu beklemeliyim anlamına gelmeyecek"

Onun geri döneceğine emindim ama onu beklemezdim.

Her ne kadar şuana kadar anlamamış olsamda artık anlamıştım.

İkimizinde böyle tarafları vardı.

Ben birisi için kendimi yok saymazdım.

Kendimi birileri için hırpalamayı 14 yaşımda abimin benim koyduğum aptal taşlar yüzünden ölmesiyle bırakmıştım.

Bunu Mark'ın da bildiğine emindim.Daehyun bunu herkese söylerdi.Biri bana kardeşimin olup olmadığını sormasın diye.

Babamın o andan sonra beni yurda verdiği gerçeği de vardı.Annem herzaman beni savunmuştu.Liseye başladığımda eve geri dönmüştüm.Babamın siniri azalmıştı ama bana olan öfkesi hiçbir zaman değişmeyecekti.Abim onun ilk oğluydu.İlk oğlunu benim yüzümden kaybetmişti.

Daehyun ağzını açtı ama konuşmadı.Kafasındakileri oturtmuş olcakki sonunda konuşabildi.

"Ama bu senin onu sevdiğin gerçeğini değiştirmiyor?" diye soruyla karışık bir cümle yöneltti.

"O gün olanları bilmiyosunuz ki bilmenizi istediğimden değil ama ben ilk defa birine gitme dedim" ikiside devamını beklercesine bana odaklandılar.

"Gitmeyi seçti" dediğimde Daehyun adeta köpürdü.

"Gitme demene rağmen bunu mu yaptı cidden inanamıyorum biliyodu evet senin nasıl biri olduğunu biliyodu ama buna rağmen yaptığın şeye rağmen gitti ha" sadece ufak bir gülümseme yerleşti dudaklarıma ne diyebilirdim ki.

Youngjae'ye baktığımda kötü hissettiğini anlamıştım.Mark onun en yakın arkadaşıydı ben olmadan önce Mark vardı yada Daehyun olmadan önce ve burda Mark hakkında konuşmak onu kötü hissettirirdi.

"Önemli değil gerçekten beni bilirsin alışkınım" diyip sırıttım.Benim sorunlarım onları rahatsız etmemeliydi.

Ayağa kalkıp Youngjae'nin sırtına hafifçe vurdum.

"Senden 'benimle konuşçaksan Mark'ı unut' gibi bişey istemem çocuk değiliz ama en azından artık olmayan bir ilişki hakkında kendinizi boşa yormayın"

Çıkışa doğru yürüdüğümde Daehyun'a bırak yalnız kalsın gibi şeyler söyleyen Youngjae'ye minnet duydum.

___

hadi biraz sövelim dpeğeüdişd

 stixbus , markjinWhere stories live. Discover now