Yutkunamadığın Lokma Yalnızlık

367 116 18
                                    

       Ve bir alarm daha...

       Gün ışığında can çekişip, kendini masanın bir ucundan bir ucuna atan telefonumun işkencesine bir son verdim. Derler ki " Yalnızın odasında ikinci bir yalnızlıktır ayna." , bu yüzden tüm samimiyetiyle saran yatağımı, terk ettim. 

        İşe gitmek üzere havlu ve terlik, çay ve gevrek, diş macunu ve fırçası gibi çiftlerle vedalaştım, anahtar ve kapıyı vedalaştırdım. 

       Avluda ilerlerken, yerdeki vadesini doldurmuş, hayallerini kanatlarına işlemiş bir kelebeğe gözüm ilişti. Bu denli bir güzelliğin " ya kelebekler dünyayı gördükten sonra intihar ediyorsa! " diye düşündürmemesi elde değil... Birkaç saniye hayallerinde kayboldum ve sonra ilerledim.

       Sanki işim yoğunlaşmak için beni bekliyordu. Vardığımdan beri elden ele gezen evraklar, arada gerilen ortamı tebessüme boğan basit espriler, zamanla mücadele... Ve nihayet öğle arasındaydım.

        Yiyecek bir şeyler aldım ve bir masaya geçtim. İşe başlayalı henüz birkaç gün olmuş yeni eleman, ileride görüş alanımdaki bir masaya oturdu. İş arkadaşlarım ise bir bir yanına... 

       Nasıl yani ? Bu dejavuyu en son lise yıllarında bıraktık sanırdım.

        'Siz misiniz sevdiğinizin kulu, yoksa yalnızlık mıdır sadık yar olan' diye kendime hayıflanmayı bırakıp lokmalarımı mideme kavuşturdum.

        Derken bir müzik hafif hafif ruhuma dokunuyordu. 

        Yalnızlık öyle bir şeydir ki sizi anlayan her şarkıya sarılıp, dans etmek istersiniz.

        Ne yazık ki , bu dansın da sonuna geldim.

       Mesainin bitmesini öyle iple çekiyordum ki yanımda adımı sayıklayan iş arkadaşımı dahi fark etmedim.

       "Uğur, Uuğur , U..."

       "Efendim?"

        "Akşam partiye gelmek zorundasın, belgeleri asla unutma ! "

        Partide dahi çalışan zavallı zat benim, evet ..." Peekii ! "

        Gün solup ağır ağır yollara sinerken, işten çıkıp evin yolunu tuttum.

       Etraf Leyla ve Mecnun ile dolup taşıyordu. Ya bugün el ele tutuşalım günü ya da bu kitle benim yalnızlıkla olan düzenli ilişkime göz dikmişti ! Çöldeki suyun benden önce bir aslan tarafından keşfedilmesi ne ironik.

       Ceketimle gömleğimi buluşturup, projeyi yeni sahiplerine kavuşturmak üzere eve girme ve çıkma sürem dahi birdi.

       Partiye vardığımda biraz gecikmiştim. Beni hemen birinin yanına götürüp,

     " İşte, yeni çalışma arkadaşın." dedikleri ise rüya gibi bir eserdi.

     Önce projemizden konuşmaya başladık. Sohbet sohbeti açtı ve her cümle de ördüğüm yalnızlık tuğlalarını bir bir sahiplenip çevremize bırakıyor gibiydi.

     "Yalnızlık, alın yazısının insanı kendi kendisine ulaştırmak için başvurduğu bir yoldur." demiş Hesse.

      Belki de her insan bir yapboz ve evrene dağılmış bütün yalnızlıklarımız ve belki de iki parçanın tamamlanması, bir ömür ardına düşüp bulamadığımız anlamımız.


HAYAT...Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin