GRUFF

498 33 4
                                    

Neredeyse onuncu rüyamın nirvanasındayken annemin çığlıkları ve bana seslenmesiyle yerimden sıçradım.

"Hayoung, Amy!" Hızla ayağı kalktım ve Chane'ye çarparak odadan çıktım. Teyzemle karşılaştım ve birlikte teyzemin anneme bıraktığı odasına girdik. Eli karnında suratını buruşturmuştu.

"Sancım var! Hayoung kaldır beni." Teyzem annemin yanına koşarken odaya Chane daldı.

"Neler oluyor?!" Dudağımı dişleyerek erkek kardeşime döndüm.

"Hastaneye gitmemiz gerekiyor."

• • • •

Hastanenin koridorlarında göz gezdirirken koltuğa çöktüm. Chane'nin ehliyeti olduğu için bir problem yaratmayacağını biliyordum ve bu yüzden Jay'i de çağırmamıştık, bunu ona anlattığımızda uyandırmadığımız için gerçekten kızabilirdi bilemiyorum. Teyzem ve annem içeri girmişti, Chane ise yanıma oturduğunda başımı omzuna yasladım. Karşıma baktığımda gerçekten kendimi ve hayatımızı sorgulayarak küfrettim. Babam ve yanındakiler bize bakıyordu. Babam yüzündeki endişeli ifadeyle bize yaklaşırken kalkmaya hazırlandım. Yanımıza geldiği zaman ayağı kalktım ve hastanenin çıkışına adımlarımı yönlendirdim. Yeterince uzaklaştığımı düşündüğümde duvara yaslandım ve gözlerimi kapattım.

Gözümün önüne düşen karaltıyla yanıma birinin geldiğini anladım ve gözlerimi açtım. Karşımdaki Jimin'e bakarken gülümsedi. Elinde tuttuğu peçeteyi bana uzattığında gözlerimi açtım.

"Bunu neden bana veriyorsun?" Eliyle yüzümü gösterdi ve turuncu saçlarını örten bereyi düzelterek cevapladı.

"Burnun kanıyor, farkında değil misin?" Parmaklarımı burnuma değdirdiğimde hissettiğim sıcaklıkla dediği şeyi doğrulamış oldum. Burnumu sildikten sonra gözlerimi ona diktim.

"Neden yanıma geldin?" Omuzlarını hafifçe silkti ve benim gibi duvara yaslandı.

"Sadece iyi olup olmadığını merak ettim ve yanına gelmek istedim," Nefes alıp bana döndü.

"Siz neden buradasınız?" Pek de açıklamak isteyeceğim bir şey olmadığı için kısa kestim.

"Annem için geldik, siz?" Düşündüğüm ismi duymamak için birkaç saniye gözlerimi sertçe kapattım.

"Bugünkü klip çekiminde Jungkook yaralandı, Namjoon ile geldik." Kafamı aşağı yukarı salladım.

"Anladım, umarım çabuk geçer. Sizi babam mı getirdi?"

"Evet, onunla geldik." Babam aklıma geldikçe oluşan düğüm yeniden gelmiş, ve elimi cebime atıp içindeki şeyi çıkarmaya itmişti. Az önce Chane'nin cebinden gizlice aldığım sigara paketi. Yakmaya yelteniyorken Jimin elimden alıvermişti.

"Sen içiyor musun?" Sadece arada bir içtiğim için kendimi sürekli kullanan biri olarak görmüyorum.

"Hayır, her zaman değil." Gözlerini devirirken konuştu.

"Şuan burada bunu yapmamalısın. Her an fark edileceğin bir yerdesin.

"Sen karşı mısın?"

"Evde de çok maruz kaldığım için pek iğrenmiyorum." Şaşkınlıkla bakarken sordum.

"Öyle mi, kim içiyor?"

"Yoongi hyung ve gerizekalı Jungkook."

"Jungkook mu?!" Nedense çok şaşırmıştım, o da tepkime şaşırmış gibi görünüyordu.

"Neden bu kadar şaşırdın?"

"Bilmem, sanırım henüz genç olduğu için." Derin bir nefes alırken karşıdan gelen Chane ile ne yapacağımı şaşırdım. Jimin'in eline çakmak tutuşturduğumda bana anlamsızca bakıyordu.

"Abim geliyor, şüphelenmesin iç şunu." Ben elimi tırnağıma götürürken o yanımıza sanki bizi basmış gibi bir surat ifadesiyle geldi. Çatık kaşlarıyla Jimin'e bakarken bana sorusunu yöneltti.

"Ne yapıyorsun, Amy?" Kendimi suratı yüzünden gülmemeye zorlarken cevapladım.

"Hiç, konuşuyorduk." Jimin role girerek bir fırt çekerek hafifçe öksürdüğünde gülümsedim.

"Birazdan gideceğiz Amy." Chane ilerlerken biz de peşinden ilerledik. Ona eğilip fısıldadım.

"Hey, çok teşekkür ederim." Gülümsedi ve o da mırıldandı.

"Borçlu musun?" Kaşlarım kalkarken sordum.

"Kastettiğin şey ne?" Bir erkeğe göre küçük olan parmakları turuncu saçlarının ucunu bulurken gülümsedi. Güldüğü zaman sevimli olduğu bir gerçekti.

"Benimle buluşmak ister misin?" Gözümde ilk izlenim olarak da, şuan da tehlikeli veya kötü biri olarak görünmüyordu. Zaten bir idol olduğu için sürekli göz önünde olması lazımdı. Biraz düşündükten sonra gülümsedim.

"Olur," Fakat ufak bir sorun vardı.

"Fakat nasıl olacak, senin için sorun yaratabilir?" Eliyle beni durdurdu ve Chane içeri girdikten sonra konuşmaya başladı.

"Bu yüzden senden iki sorun yaratabilecek şey istemeliyim." Devam etmesi için elimle işaret verdim.

"Akşam sularında buluşsak ve sonradan yurda gelsen olur mu?" Gözümü yukarı kaldırarak hayali baloncuğumda düşünüyordum.

Annem ve teyzemin izin vereceğini düşünüyordum, Jay ve Chane ise umrumda olmazdı.

"Kabul." Gözlerinde, karanlıkta bile görünebilecek şekilde bir parlama olmuştu.

"Sanırım artık Jungkook ile uğraşmam gerekmeyecek." Mırıltıyla konuştuğu ve benden uzakta olduğu için ne dediğini anlamamıştım.

"Ne dedin?"

"Ah, sadece Jungkook senin için huysuz şeyin teki diyordu, hiç öyle görünmüyor." Gözlerimi devirdim ve Jimin'in duymayacağı şekilde söylendim. 

"O hormonlu kendine baksın." İçeri girdiğimde annem çoktan çıkmıştı. Yanımdaki bedeni unutarak anneme koşmuştum.

"Neyin var?"

"Bir sorun yok, ama artık cinsiyetini biliyoruz." Gözlerim büyürken gülümsedim. Ona dikkat kesilecek gözüm yana kaymıştı. Babam bariz bir şekilde annemin yakınında duruyor ve konuşmayı dinliyor gibi görünüyordu. Diğerleri de bu tarafa bakıyor gibiydi. Tekrar anneme döndüm.

"Artık eşitleniyorsunuz, bir kız." Kocaman gülümsememle beraber anneme sarıldım. Geri çekildiğimde, eli sargı içinde olan Jungkook'la göz göze geldim. Yüzünde hiçbir ifade olmadan delici bir şekilde bakıyordu. Babam anneme bir bakış attı ve ilerlemeye başladı. Diğerleri de onu takip ederken Jimin bana bakarak güldü ve ağzını oynattı.

"Sonra görüşürüz." Ben de gülümsedim ve ağzımı oynattım.

"Görüşürüz."

we all fall in love sometimes | jeon jungkookHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin